*
Küçük bir kasabada yaşayan bir grup insan; akrabalar, arkadaşlar, tanışlar... Herkes kendi kıskacında kıvranmakta, bu dar çevrenin sıkıcı, delici gözlerinden, ne olacağı çok önceden belirlenmiş gibi duran sakinliğinden kaçmaya, daha zengin, daha dolu bir hayal kurmaya çalışmaktadır. Ama düşledikleri yerler birer kartpostal resmidir çoğu kez, ya da tutunarak uçmak istedikleri insanlar birer gölge... Küçük Akdeniz kasabası, renklerini içinde saklayan, görünenin dışında en az bir de gizli kapaklı hayatları olan sakinlerinin ani cinnetleriyle çalkalanmaktadır: Kaçmayı başaranlar, içlerindeki ateşe teslim olanlar, hüzünlerine neden olarak gördüklerini öldürmeye çalışanlar, korkunç bunaltıya dayanamayıp aklını kaçıranlar, esrarengiz yabancılar, söylentiler, dedikodular... Geleneklere, "olması gerekenlere", "uygun görünenlere" karşılık, içimizden fışkırıp gelenler kısacası... İnsanlık halleri...
*
Kostas Mourselas Atina, Pire'de doğdu ve lise öğrenimini aynı yerde tamamladı. 1951'de Hukuk Fakültesi'nin birinci sınıfında okurken Epon (Yunanistan Birleşik Gençlik Örgütü; Nazi işgali sırasında, Yunanistan'da kurulan ve gençlerden oluşan direniş örgütü) üyesi olmakla suçlandı ve dönemin askeri mahkemesi tarafından yargılandı (Beloyanis davası). Yıllardır aldığı keman eğitimini tiyatro aşkı baskın çıkınca bıraktı. Hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra, baroya kaydını yaptırmadan avukatlıktan vazgeçti. Bu tarihten sonra (profesyonel anlamda) kendini tamamen yazarlık mesleğine adadı.
*
Kızıla Boyalı Saçlar'dan Hüzün Nedeniyle Kapalıyız'a..
*
Galiba artık şunu söyleyebilirim: Kostas Mourselas Türkiye'de en sevilen yazarlardan biri. 30 baskı, 60.000 adet resmi kitap satışı ve (ne yazık ki) 100.000 adet korsan kitap bunu kanıtlıyor. Kızıla Boyalı Saçlar'ı okuyan herkes bana yeni kitabın ne zaman çıkacağını sordu. İşte Mourselas'ın yeni romanı, iki yıl sonra, biraz gecikmeyle de olsa karşınızda.
Kızıla Boyalı Saçlar'ın yayımlandığı 2000 yılından bugüne sadece binlerce okur bu romanı okumakla kalmadı.. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer kitabı satın aldı; Bandırma'daki bir lokantanın sahibi lokantanın duvarına kitaptan bir alıntı yaptı; internet üzerindeki pek çok site romana yer verdi; roman hakkında pek çok yazı yazıldı, üzerinde en çok tartışılan kitaplardan biri oldu. Mourselas'ın dediği gibi ''Her insan eşsiz ve tek olduğuna göre, her okurun kitabın içinde bulacakları da eşsiz ve tek yani farklı olacaktır. Herkes aynı kitabı farklı biçimde 'yaşar', algılar.''
*
Hüzün Nedeniyle Kapalıyız'da, belki de tiyatro yazarı olduğu için Mourselas bizleri bir ''tiyatro sahnesine'', küçük bir kasabaya götürüyor. Bu sefer, romanda belli bir zaman ve mekân belirtmekten özellikle kaçınarak, ''kendi malzemelerini kullanarak, hepimizin az çok yaşadığı, gördüğü ama tam olarak neresi olduğunu saptayamadığı'' bir kasaba yaratmış. Belli bir döneme de göndermede bulunmayarak sürekliliği vurgulamak istemiş. Hüzünlü bir dönemde mi yaşıyoruz sorusunaysa, ''İnsanoğlunun doğası değişene dek, hepimiz hüzüne sığınıyoruz. En azından bazı temel insani özelliklere sahip olanlarımız'', yanıtını veriyor.
*
Kanımca Mourselas'ın bu kadar sevilmesinin nedeni, çok zevkli biçimde, okuru da romana katarak, onunla konuşarak, insanoğlunun temel sorunlarını irdelemesi. Bu yüzden Hüzün Nedeniyle Kapalıyız hem zevkle okunan bir roman, hem de insanoğlunun bir portresi. Kitaptaki kahramanlardan herhangi biriyle, yaşadığımız sokakta, mahallede karşılaşabiliriz.
Rastlantı mı bilmiyorum ama sanki Kızıla Boyalı Saçlar yayımlandıktan sonra saçları kızıla boyalı kadın sayısında bir artış oldu. Acaba şimdi de kapılarına Hüzün Nedeniyle Kapalıyız yazısını asanlar mı çoğalacak.?
*
Kosta Sarıoğlu
*
"Ben seni, insanları anlayasın diye okuttum, onlarla eğlenesin diye değil." (Sayfa: 36)
*
"Zaten her şeyin sonu can sıkıntısıdır. Nasıl başlarsa başlasın, ne kadar güzel başlarsa başlasın, her şey bir gün can sıkıntısına varır." (Sayfa: 49)
*
''..iki tür insan var: Kurban eden ile kurban edilen, ya da başka türlü söylersek, iyiler ve kötüler. Şimdi bana bu ikisi de aynı diyeceksiniz, çünkü öteden beri, iyi, aynı zamanda kurbandır da, tıpkı kötünün de, ister istemez potansiyel bir kurban eden olduğu gibi.'' (Sayfa: 59)
*
''..günah Pandelis'i kurtaracak, daha iyi insan yapacaktır, hatta yapmaya başladı bile.'' (Sayfa: 68-69)
*
''Neden kendi hayatına sahip çıkmaya cesaret etmedi.? Neden salakça korkulardan dolayı ailesinin yüzüne tükürmeye, bu gerçeği yüzlerine vurmaya cesaret etmedi.? Neden korktu.?
*
''Sefil düşünceler, sefil bir yaşam sürerek ödenirdi.'' (Sayfa: 79)
*
''İnsan kaderini kendi seçtiğinde, kaderini değiştirmeye cesaret etmeye hak kazanır, onu değiştirebilir.'' (Sayfa: 82)
*
''Bay Mandudhis müşterilerini tıraş etmek, hangi saç stilinin yakıştığını bulmak ve yaptığı işi de angarya olarak görmemek için onları iyi tanımak isterdi. Tabii bunu başarmak için de binlerce yol denerdi.
Önce onları koklardı. Evet, evet, iyi duydunuz. Köpeklerin, insanları sonsuza dek belleklerine kazımak, dostla düşmanı her an ayırabilmek için kokladıkları gibi onları koklardı. Kısacası Bay Mandudhis, hayatlarını ve kişiliklerini tanıyabilmek için ilk karşılaşmadan itibaren ipin ucunu bulmaya, en azından soyları sopları nedir öğrenmeye çalışırdı.
''Hiçbir zaman kâğıtlarını açmayan insanlarla arkadaşlık etme. Uzak dur. Ne seni nereye sürükleyeceklerini, ne de ne zaman başına çorap öreceklerini bilirsin. Üstelik kim olduklarını göstermekten kaçınıyorlarsa, onlardan çabuk bıkarsın.''
Bay Mandudhis'in bu görüşlerini bildiğimizden, eğer birinci tıraşta, çok çok ikincisinde, adamın yaydığı dalga boyutunu saptayamazsa, onu müşteri olarak kabul etmesinin neden kesinlikle mümkün olmadığını anlayabiliriz.'' (Sayfa: 86)
*
''..ben şuna inanıyorum; insan ancak yaralarını dışarıya, temiz havaya çıkarırsa onları iyileştirebilir.'' (Sayfa: 90)
*
''..iki tür insan var: Kurban eden ile kurban edilen, ya da başka türlü söylersek, iyiler ve kötüler. Şimdi bana bu ikisi de aynı diyeceksiniz, çünkü öteden beri, iyi, aynı zamanda kurbandır da, tıpkı kötünün de, ister istemez potansiyel bir kurban eden olduğu gibi.'' (Sayfa: 59)
*
''..günah Pandelis'i kurtaracak, daha iyi insan yapacaktır, hatta yapmaya başladı bile.'' (Sayfa: 68-69)
*
''Neden kendi hayatına sahip çıkmaya cesaret etmedi.? Neden salakça korkulardan dolayı ailesinin yüzüne tükürmeye, bu gerçeği yüzlerine vurmaya cesaret etmedi.? Neden korktu.?
*
''Sefil düşünceler, sefil bir yaşam sürerek ödenirdi.'' (Sayfa: 79)
*
''İnsan kaderini kendi seçtiğinde, kaderini değiştirmeye cesaret etmeye hak kazanır, onu değiştirebilir.'' (Sayfa: 82)
*
''Bay Mandudhis müşterilerini tıraş etmek, hangi saç stilinin yakıştığını bulmak ve yaptığı işi de angarya olarak görmemek için onları iyi tanımak isterdi. Tabii bunu başarmak için de binlerce yol denerdi.
Önce onları koklardı. Evet, evet, iyi duydunuz. Köpeklerin, insanları sonsuza dek belleklerine kazımak, dostla düşmanı her an ayırabilmek için kokladıkları gibi onları koklardı. Kısacası Bay Mandudhis, hayatlarını ve kişiliklerini tanıyabilmek için ilk karşılaşmadan itibaren ipin ucunu bulmaya, en azından soyları sopları nedir öğrenmeye çalışırdı.
''Hiçbir zaman kâğıtlarını açmayan insanlarla arkadaşlık etme. Uzak dur. Ne seni nereye sürükleyeceklerini, ne de ne zaman başına çorap öreceklerini bilirsin. Üstelik kim olduklarını göstermekten kaçınıyorlarsa, onlardan çabuk bıkarsın.''
Bay Mandudhis'in bu görüşlerini bildiğimizden, eğer birinci tıraşta, çok çok ikincisinde, adamın yaydığı dalga boyutunu saptayamazsa, onu müşteri olarak kabul etmesinin neden kesinlikle mümkün olmadığını anlayabiliriz.'' (Sayfa: 86)
*
''..ben şuna inanıyorum; insan ancak yaralarını dışarıya, temiz havaya çıkarırsa onları iyileştirebilir.'' (Sayfa: 90)
*
''İsa ne demiş.? 'Aranızda kim günahsızsa ilk taşı o atsın.' Ben hayatımda bundan daha önemli bir söz duymadım.'' (Sayfa: 168)
*
''..''O kadar yıl Yeorgia ile birlikte olsam da bana ait olduğunu hissedemiyorum'' dedi.
Mitsos yine de (bazen bu yalın insan kimsenin, ağzından duymayı beklemediği sözler söylerdi), ''Acaba Yeorgia'nın sana ait olmadığı duygusu yüzünden mi onu bu kadar arzulayıp, istediğini, hiç düşündün mü.? Yoksa Yeorgia'nın hizmetçin olmasını mı yeğlerdin.? Söz dinleyen küçük bir köpek olmasını mı.? O zaman onu artık arzulamamaktan korkmuyor musun.? Ayrıca öyle olsa, Yeorgia'yı rol yapmak, seni işletmek zorunda bırakmaktan korkmuyor musun.? Hiçbir kadını, hiçbir erkeği gerçekten kölen yapamayacağını bilmiyor musun.? Aslında kölenin efendisine karşı sadece kin beslediğini bilmiyor musun.? Anlamıyor musun.? Yeorgia sana teslim olduğunu, artık elinde olduğunu gösterse, belki o zaman yüzüne tükürmek bile istemeyeceksin. Böyle bir durumda sevgi de aşk da uçar gider. Anlamıyor musun.?'' diye sordu.'' (Sayfa: 175-176)
*
''..bu türden aile dramlarında , masumların suskun ve hiçbir şey yapmadan kalmadığını söyleyebilirdi. Tersine, genellikle suçlular suskun ve hiçbir şey yapmadan kalakalır..
Fakat biz bu kadar kanıtlanmamış uç noktalara varmaktan iki nedenle kaçınalım: Çünkü asla emin olamayız, insan ruhu dipsiz bir kuyudur, ayrıca okurun hayal gücün sınırlayıp, kendi yorumunu yapmasını engellemek istemeyiz.'' (Sayfa: 227)
*
''..Anlaşılmaza çok dayanamazsın, hayır dayanamazsın.'' deyip duruyordu. ''Sonunda ona sırtını döner, gidersin.''..'' (Sayfa: 235)
*
''Korkudan yararlanmayı doğru bildiğinde pek çok sorunu çözersin. Tabii kendi korkundan değil, başkasının korkusundan. Korkuya sen kapıldığında, o zaman sıçtın, faka bastın, teker meker yuvarlanır, sen de şansını kaybedersin.'' (Sayfa: 239)
*
''..''O kadar yıl Yeorgia ile birlikte olsam da bana ait olduğunu hissedemiyorum'' dedi.
Mitsos yine de (bazen bu yalın insan kimsenin, ağzından duymayı beklemediği sözler söylerdi), ''Acaba Yeorgia'nın sana ait olmadığı duygusu yüzünden mi onu bu kadar arzulayıp, istediğini, hiç düşündün mü.? Yoksa Yeorgia'nın hizmetçin olmasını mı yeğlerdin.? Söz dinleyen küçük bir köpek olmasını mı.? O zaman onu artık arzulamamaktan korkmuyor musun.? Ayrıca öyle olsa, Yeorgia'yı rol yapmak, seni işletmek zorunda bırakmaktan korkmuyor musun.? Hiçbir kadını, hiçbir erkeği gerçekten kölen yapamayacağını bilmiyor musun.? Aslında kölenin efendisine karşı sadece kin beslediğini bilmiyor musun.? Anlamıyor musun.? Yeorgia sana teslim olduğunu, artık elinde olduğunu gösterse, belki o zaman yüzüne tükürmek bile istemeyeceksin. Böyle bir durumda sevgi de aşk da uçar gider. Anlamıyor musun.?'' diye sordu.'' (Sayfa: 175-176)
*
''..bu türden aile dramlarında , masumların suskun ve hiçbir şey yapmadan kalmadığını söyleyebilirdi. Tersine, genellikle suçlular suskun ve hiçbir şey yapmadan kalakalır..
Fakat biz bu kadar kanıtlanmamış uç noktalara varmaktan iki nedenle kaçınalım: Çünkü asla emin olamayız, insan ruhu dipsiz bir kuyudur, ayrıca okurun hayal gücün sınırlayıp, kendi yorumunu yapmasını engellemek istemeyiz.'' (Sayfa: 227)
*
''..Anlaşılmaza çok dayanamazsın, hayır dayanamazsın.'' deyip duruyordu. ''Sonunda ona sırtını döner, gidersin.''..'' (Sayfa: 235)
*
''Korkudan yararlanmayı doğru bildiğinde pek çok sorunu çözersin. Tabii kendi korkundan değil, başkasının korkusundan. Korkuya sen kapıldığında, o zaman sıçtın, faka bastın, teker meker yuvarlanır, sen de şansını kaybedersin.'' (Sayfa: 239)