3 Eylül 2024 Salı

Alkioni Papadaki (Αλκυόνη Παπαδάκη) - Ayın Rengi (Yunancadan Çeviren: Sona Özzakar)

 

''Başkalarına benzemeyen birini tanıdım. Ölümü koltuğunun altında taşıyordu. Dar patika yolu ıslık çalarak çıkıyordu. Sağ omzunda asılı güneş dolu bir sepet ve başında bir gülle tırmanıyordu. Şüphesiz onun gibi başkaları da vardı.. Şüphesiz..'' (Sayfa: 8 )

*

''Bunu bilir misin.? Çiçekler arılara canlarını, ruhlarını armağan etmeden yaşayamazlar.'' (Sayfa: 19)
*
''Yıldız,
- Mutluluk, saniyeler kadar kısa mı sürer.? diye sordu o gece.
Dinlenmek için göz kapaklarını kapamaya hazırlanan ağaç, dallarını sallayarak, biraz uykulu cevap verdi:
- Hayır.. Hayır. O kadar kısa değil. Yalnız şu var ki.. İnsanlar bu saniyeleri beyinleriyle kovalarlar; oysa bu, nasıl anlatayım, bir kalp meselesidir.
- Bana birkaç mutlu saniye söyle.
- Bırak şimdi. Uykum var.
- Söyle, diye diretiyordu yıldız. Söyle, birkaç tane mutlu saniye söyle.
Ninenin ellerinde tarçınlı bir peksimet. Foti'nin yatağının altında bir çift spor ayakkabı. Angeliki'nin rüyalarındaki bir deniz kabuğu..
Ayın renginde bir kurdelecik..
- İyi geceler. Bu gece çok uykum var.
- Bir tane daha söyle ne olur, sonra seni rahat bırakacağım.
- Seni çok seviyorum.!
- İyi geceler, dedi yıldız, mutluluktan uçarak.
Ve kayboldu.
Ayın kirpiklerine tutunarak battı.'' (Sayfa: 34)
*
''- Ama nasıl böyle yalnız kaldın, diye sordu çocuk hayretler içinde. Nasıl yalnız.?
- Düşüncelerim var. Gül ağaçlarım var. Saka kuşlarım var. Değerli arkadaşım sen varsın.. İğnenin deliğinden ipliğin geçmesi gibi, dünyanın bütün sevgileri küçücük bir delikten geçer delikanlı. İçinde, ıssızlığı, yalnızlığı depolayan bu yalnız adamı tanır mısın.? İşin kötüsü de, dudaklarının arasından zehir akıtarak dırdır etmektir. Oturduğun yeri kirletmeden, payına düşeni keyfinle ye. İçkini usulüne uygun içerken kendi kendine şunu söyle: O kadar çok, güzel şey var ki, bunlar her an benim de karşıma çıkabilir. Nereden bilebilirsin.?'' (Sayfa: 35)
*
''-Ölmekten korkmuyor musunuz.?
- Bugün yaşıyorum. Bunun ne harikulade bir şey olduğunu bilir misin.? Şimdi beraberiz, ellerini sıkıp gözlerine bakıyorum. Gününün solmasına asla izin verme. Hayatın, parmaklarının arasından kayıp giden kum tanecikleri gibi kaybolmasına izin verme, bırakma. Yaşa, anlıyor musun.? Yaşa.!
Birtakım küflenmiş kafaların bugünü göz ardı ederek, ''yarın''a bakışlarını, ''yarın''dan ne anladıklarını kafana takma. ''Bugün'' senindir dostum. Onu sevebildiğin kadar sev.'' (Sayfa: 36)
*
''- İnsanların sırtlarına tabelalar yapıştırma arkadaşım. Onlara karşı önyargılı olma. Bazı insanlar içlerinde iltihap tutmuş yaralar taşırlar, yaklaş onlara, dışlama, içlerini dökmelerine yardımcı ol, uzaktan hafifçe parmak uçlarınla dokunma, onları hafife alma.'' (Sayfa: 45)
*
''Hayata reçete yazılamaz.'' (Sayfa: 46)
*
''- (..) Aşk hiçbir şey sormaz. İçeri girebilir miyim diye kapını çalıp izin istemez. Bizden eksilenleri, gidenleri, verdiği zararları hesaba katmaz. (..)'' (Sayfa: 52)
*
''- (..) Ben arı gibiyim. Bahçelerde gezinmek uçmak hoşuma gider. Niçin sana kanatlarımı bağlamamı istiyorsun.?
- Kanatlarını bağlamak istemiyorum. Sadece benim için uçmanı istiyorum.
- Sadece kendilerine şarkı söylemeleri için kuşları hapseden insanlardan hoşlanmam. Beni özgür bırak ve öyle sev. O zaman belki ben de seni sevmeye başlarım. Ben böyleyim ve beni anlamanı istiyorum, dedi.'' (Sayfa: 54)
*
''- Koşacağım. Ayaklarına kapanacağım, ona olan sevgimin büyüklüğünü belki anlayamadı. Israrla ve inatla ona anlatacağım.
- Sevgi onurludur, mağrurdur arkadaşım. Yerlerde sürünmez, diz çökmez, dize gelmez.'' (Sayfa: 59)
*
''..Ne diyordu İsa: ''Amaca ulaşmak için kutsal saydığınız, kıymet verdiğiniz şeyleri köpeklere yedirmeyin, vermeyin.''
Bu büyük bir laftır sakın unutma.'' (Sayfa: 62)
*
''-Aşk ne renktir.?
- Aşk, ayın dolunay olduğunda aldığı renktir.
- Öyle mi.? Aşk ayın rengindedir ha, dedi yıldız. Uzaklara, boşluğa baktı.. Ve ağladı..'' (Sayfa: 77)
*
''Buruşmamış, hep ütülü giysilerle dolaşan insanlardan hoşlanmam. Yaralanmak korkusuyla, hayatı cam bir kavanoz içinde yaşamaya değer mi.? Birilerinin gelerek ruhuna girerek hırsızlık yapacağı, oradan bir şeyler çalacağı korkusuyla yaşayarak onu demir ambarlara kilitlemeye değer mi.? Hayatını özgürce yaşa. Paralandığını ve yıprandığını hissettiğin zamanlarda da ''canım sağ olsun'' deme cesaretini göster.'' (Sayfa: 79)
*
''Sen hiçbir şeyi gerçekten sevmedin. Hiçbir şeyi.. Rüzgârlı havaların dışında. Rüzgârları arkana alıp bir kelebek gibi çiçeklerin etrafında dönerken, bir taraftan da onların sarı tozlarını topladın. Her zaman gideceksin. Çünkü sen öylesin. Ben de her zaman seni düşüneceğim ve seveceğim. Her zaman.!'' (Sayfa: 128)
*
''Ölülerin dertleri bir süre sonra ruhunda uyuklamaya başlar. Tanrı yaşayanların derdinden korusun.'' (Sayfa: 131)

Hiç yorum yok:

Arthur Koestler -Spartacus (Çeviren: Zühal Avcı)

  ''Öğrencilere her vesileyle şunları hatırlatır Lentulus: ''Yaşamak herkesin elinin altında olan bir şey, ama ölmek ancak, ...