29 Kasım 2022 Salı

Nâzım Hikmet Ran - Yusuf ile Menofis (Oyunlar 3)



İNSANLIK ÖLMEDİ YA:
*
''Köleliğin en korkuncu, köle olduğunu fark etmemektir..'' (Sayfa: 20)
*
EVLER YIKILINCA [1949]
*
''İnsan dediğin, karşısındaki insanın, fenalık edemeyecek kadar zayıf olduğunu bilirse, kurtken aslan kesilir..'' (Sayfa: 125)
*
''Ateş, barutun üstüne düşerse, arif olana yol görünür.'' (Sayfa: 128)
*
''İnsan insana karşı, düşündüğünü söylemezse, aradaki saygı değil, korkudur, baba.. Ben seni sayıyorum, ama senden korkmuyorum.'' (Sayfa: 149)
*
YUSUF İLE MENOFİS:


''Taşı, evet, sabırla, evet, akılla, evet, gerekirse kurnazlıkla, evet, ortalığı velveleye vermeden, evet, kendi kaderini yontar gibi, ama yanıbaşında kaderlerini yontan öteki taşçılarla beraber, fakat sevgiyle, hem taşı, hem kendini, hem başkalarını severek yontacaksın.'' (Sayfa: 175-176)
*
İKİNCİ KADIN: Ne iyi yürekli insansın. Dinlensinler diye paydos ettirdin işlerini.
YUSUF: Babam Yakup'un iki eşeği vardı. Birisine çok yük sarardı ve taşıyabileceğinden çok yük sarardı ve soluk aldırmazdı. Fakat ötekine taşıyabileceği kadar. İki eşekten biri beş yıl yaşadı ve öbürü on beş yıl. Hangi eşek daha çok yaşadı ve hangisi babama daha çok iş gördü.?
İKİNCİ KADIN: Akıllı adamsın. (Sayfa: 177)
*
ZELİHA: (Menofis'e) Söylesene, beni öldürür müsün.? Alacağınızı vermezsem beni öldürür müsün.?
MENOFİS: Seni öldürmek.. Seni.. hayır. Dedim ya, acemisiyiz bu işin. Fakat..
ZELİHA: Nil kenarında ördüğünüz duvarları mı yıkarsınız.?
MENOFİS: Onu o kadar sağlam ördük ki.! Biz namuslu duvarcılarız. Biz hilesiz çalışan duvarcılarız. Onu o kadar sağlam ördük ki yıkılmaz. Sonra.. yazık olur. O kadar sağlam ördük ki.!
ZELİHA: Ambarlarımdan birini yağma edersiniz. Bak, gözlerin parladı. Bunu nasıl olsa, sen bulmasan arkadaşların bulacaktı. Ambarlarımdan birine saldırısınız.
MENOFİS: Bunu yaparız belki. Evet, bunu yaparız. Hem öteki ambarlarını da ateşe veririz. Evet, bunu yaparız. Hem de bunu yapacağız. Alacağımızı vermezsen bütün ambarlarını yakacağız. Ben Menofis.. Biz arkadaşlar yani, yalan söylemeyiz, yapamayacağımız işe yaparız demeyiz. (Sayfa: 215)
*
''Belki bu kadar çok, bu kadar kolay öldürülemezdik, bu kadar unutkan olmasak.''(Sayfa: 220)
*
AVRUPALI ÖLÜ: Niye güldün.? Biz ölüyüz, unuttun mu.? Ölüler güler mi.?
ASYALI ÖLÜ: Aklıma gelen şey benim gibi, senin gibi, onun gibi, şunun gibi kaç kere, kaç kere, kaç yerde, kaç yerde kıtlıktan ölmüş ölüleri bile güldürür.
AMERİKALI ÖLÜ: Ne geldi aklına.? Söyle, biz de gülelim.
ASYALI ÖLÜ: Biz burda böyle konuşuyoruz ya, biz burda böyle konuştuğumuz için, bizi burda böyle konuşturan adama propagandacı diyecekleri aklıma geldi.
AFRİKALI ÖLÜ: Fakat biz kıtlıktan öldük. Yalan mı.? Kaç kere, kaç kere, kaç yerde, kaç yerde.
AMERİKALI ÖLÜ: Kıtlıktan öldük.! Yalan mı.?
HAHAM: (Yüksek sesle.) Ve Yusuf parayı Firavun'un evine getirdi. (Sahne yavaş yavaş kararmaya başlar.) Ve Mısır diyarında ve Kenan diyarında para tükenince bütün Mısırlılar Yusuf'a gittiler ve dediler.
(Kararır.) (Sayfa: 221-222)
*
YUSUF: Sana ekmek ve buğday vereceğim.
MENOFİS: Kimin ekmeğini ve buğdayını, kime veriyorsun, Yusuf.? (Birdenbire arkaya, halka döner.) Burda bu adam oturmuş, etrafında kâtipleri, muhafızları, kimin ekmeğini, kimin buğdayını, kime veriyor.? Ambardakiler, ekmekler, buğdaylar ve yiyecekler kimin toprağından ve bahçesinden ve kimin elleriyle ekildi ve biçildi ve toplandı.?
YUSUF: Menofis, bu söylediğin nedir.? İnsan ağzında ses, ses olalı ve ses söz olalı böyle bir söz duyulmuş mu.? (Sayfa: 235)
*
MENOFİS: (Yusuf'a) Sen Yusuf, Firavun'a, Yusuf, Sen Firavun'a babanın torunlarını da kendi çocuklarının çocuklarını da sattın. Sen Firavun'a sevdiklerini de sattın. Gün gelecek, onlar angarya memurlarının kırbacıyla çalışacak ve tarlada ve her çeşit işte, harçta ve kerpiçte, ağır işte hayatları acı olacak ve doğurma iskemlesi üzerinde kadınları erkek çocuk doğurursa o çocuk öldürülecek. Sen Firavun'a kendi çocuklarını, çocuklarının çocuklarını da sattın, Yusuf.!
YUSUF: (Muhafızlara) Götürün, söyletmeyin.
MENOFİS: Haydi, gidelim, kuşlar etimi yesin. Halbuki yaşamak güzel şey. (Muhafızların arasında sendeleye sendeleye giderken durur ve Yusuf'a döner.) Yusuf, sen Tevrat'a göre yüz on yaşında öleceksin ve ben oynadığımız oyunu yazana göre kırk yaşında ölüyorum. Sen daha altmış, yetmiş yıl yaşayacaksın. Tevrat'ın hesabına göre. Bense, oyun icabı, yarım saat sonra öleceğim. Halbuki o kadar da sürmeyecek sanıyorum. Demin şurama, böğrüme bir bıçak attı muhafızların. Barsaklar kesildi galiba. Halbuki yaşamak, ölmemek.. ölmemek, yaşamak. Yusuf, sen de ben de binlerce yıl yaşayacağız daha. (Sayfa: 237-238)
*
İVAN İVANOVİÇ VAR MIYDI, YOK MUYDU.? (1955)


''Bir komünistin, başka bir komünist için, bir üçüncü komünistten iltimasta bulunmasına taraftar değilim. Kasabada mesken buhranı var.. Bu buhranın ağırlığını herkesten önce partililerin taşıması gerek.. Kaldı ki, çoğu da taşıyor bunu, kimseden iltimas dilenmeden..'' (Sayfa: 247-248)

Ivan Shishkin - Çam Ormanında Sabah

''Sevdikten sonra elbette deli gibi sevecek, akıllı gibi sevmek de sevda mı sayılır.?'' (Sayfa: 249)
*
İVAN İVANOVİÇ: (Kasketliye) Hani gönül acısı en büyük felaketti..
KASKETLİ: Öyledir.. Ve lakin bir çok acılar gibi o da şifa bulur çok şükür..
İVAN İVANOVİÇ: Bana öyle bir acı lazım değil.. İşime gelmiyor.. Bana şifa bulmayan bir acı lazım, kanser gibi..
KASKETLİ: Onun da şifası bulunacak..
İVAN İVANOVİÇ: Bana şifası hiçbir zaman bulunmayacak bir acı lazım..
HASIRŞAPKALI: (Gelir.) Şeref acısı.. Hele haksız yere çiğnenmişse şerefi.. (Sayfa: 252)
*
İVAN İVANOVİÇ: (..) Sözümü kesmeyin.. Biliyorum nurlu yollar, yılmaz mücahit, oy birliğiyle tasvip, muazzam başarılar gibi formüllere aleyhtarsınız.. Güzel.. Ama bu formüller cümlelerin tekerlekleridir. Takıverirsin dördünü beşini, cümle yürüyüverir, düşünceler de kolaylıkla ifadelerini bulur. Herkesin kullandığı, adeta sosyalist mülkiyet haline gelen bu tekerleklerden niçin faydalanmamalı.? (Sayfa: 265)
*
İVAN İVANOVİÇ: (Toparlanarak.) Dediğim şu, otoritenizi ve havanızı vakit geçirmeden süratle ve planla, yaratmak lazımdı.. Sizin şahsınız bahis konusu değil, bahis konusu olan her şeyden önce, yani bütün bir Sovyet kasabası, tekmil Sovyet insanları, hatta bütün ileri insanlıktır.. İşte portreleriniz her şeyden önce, yani bunun için asılı, Sergey Konstantinoviç.. (Sayfa: 267)

Viktor Vasnetsov (Üç Bahadır ya da Bahadırlar)
*
*
*
NÂZIMIN SESİ: Boşuna, İvan İvanoviç.. Benim de zayıf taraflarım tümenle, ama yakalayamadın onları.. Senden dolu dizgin nefret ettiğim, Petrof'u dolu dizgin sevdiğim için yazacağım bu piyesi.. (Sayfa: 294)

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...