23 Aralık 2020 Çarşamba

Can Yücel - Rengâhenk

Beynin Pîrî Reisi
Gazi Yaşargil'e


*
Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
Şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar
*
Mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgâr
Çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
O çocuklar
O yapraklar
O şarabî eşkiyalar
*
Onlar da olmasalar benim gayrı kimim var.? (Sayfa: 1)

ŞEY GİBİ


*
Toz
Toprak
Çer
Çöp
Ve yağmur eskisi
Ve altındayken böyle
Sana karşın seni sevmenin..
Cumadan beri
İstesen de sen
Ölmek
Cumadan beri
Ölmek,
Nerdeee
Neerde ölmek
Çimleniyorum sevgilim
*
Ve böbreğimde bişey
Çim çim çim
*
Ben galiba böyle, Güler,
Sana yeşillenerek öleceğim (Sayfa: 5)


*
Günlerdir körköstebek nefsimle öyle hırlı
Ve öylesine harlı ki
-----esrik nefesim
Bir kibrit tutsam parlayacak.
Bir sarnıç gemisi diyecekler alev almış
Boğazın iki yakasından
*
Oysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavi
Gelişi güzel mi güzel bir ocak
Suların ortasında sevgili öfkemle benim
Yanacak bahar erişinceye değin
Soğuktan morarmış kanatlarını
-----ısıtsın diye martılar
*
Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin (Sayfa: 8)


*
Sene 1966
Kayınvaldenin evinde oturuyoruz Kınalı'da
Gözü yaşlı bir sonbahar günü
Güler sökük dikiyor pencerenin önünde
Ben odanın gerisinde masa başında
Hatırımda kalmamış kimden
Çeviri yapıyorum harıl harıl
Telifini parça-buçuk alacağımı bile bile..
Yau diye seslendi Güler
Bir adam geçti önümüzden. Tam bir eski tüfek..
-----Bu kadar olur ama.!
Demeğe kalmadı zır kapı.!
Gittim açtım,
Karşımda bizim Enver.! (Sayfa: 13)


*
Ben de dedim ki bazıları
Ayçiçeği diyorlar günebakana
Bazısı da günebakan diyor ayçiçeğine
*
Ben günebakanı yeğliyorum
Belki de güne yöneldiğim için yine
*
Ama siz de bilirsiniz ki
Gün aydındır gece de gece
*
Ama ne zaman diyeceğiz birbirimize günaydın.?
*
Ben de onu diyorum ya işte
Bak kardeş şimdi üslûp meselesini düşünmeye başladın
(Sayfa: 14)


*
Yakın gözlüğümü yitirdim
Yitirince seni Kadın -
-----Doğumun ardından
Çatladı kapı sanki
*
Öyle uzak bir doğu ki her şey
Görünmüyorum burnumun ucundan
*
Çiğnenecekmişim gibi geliyor hep
Geçerken kıtadan kıtaya
*
Ters bir dizeye rastladım demin
Taburcuymuş, öyle dedi
Çıkışını yaptırıyormuş acundan
*
Lâf.!
*
Ne sen ne ben sevgilim
Öldükse ölümden değil
Sevişmenin acından (Sayfa: 15)

*
Gözlerimi aldılar elimden, geri vermiyorlar bana
Ne kayıp, sizi dünya gözüyle görmemek bi daha.! 
(Sayfa: 19)


*
''Bu deniz, düştükçe düşen nabzım terim benim
Beyler gayrı beni sarı defterinizden silin
Nem varsa definem ipim kefenim
Hepsi sizin hepsi sizin, hapsinizin.'' (Sayfa: 23)



''Gökyüzünün çakır gözlerinden
Düşmüş bir damla, bir deniz feneri
Işınlarıyla şile bezlerinin
Güdüyor çobansız kalmış tekneleri'' (Sayfa: 26)


*
''Bu kadar güzel olmamalıydı yeryüzü
Dayanamıyorum dayanamıyorum
Şıp dedi güneşin ilk gözyaşı
Şıp dedi damladı denize
Beni tutmayın artık tutmayın'' (Sayfa: 27)


*
O bir saksıydı siperde
Her sabah sulanırdı hizmetçilerde
Yağmuru gördü ya şimdi
Aklı orda hep:
Dindi
Dinmedi
*
O bir saksıydı siperde
Gökten inenleri gördü de
Anladı gayrı
Yağmur yemek nerdeee
El elinden sulanmak nerde (Sayfa: 28)

*
------------------------------Fethi Naci'ye
*
''Ah sen ölüm denen topal köfte
Buluştuk bak cenabette
*
İçim rakı dışım su
Bu mahmur cinayette
*
Çocuklar çocuklar çocuklar
Sizlen doğmamış mıydık biz birlikte'' (Sayfa: 30)


*
Kulağım sende Server
Nasıl beklediysem doğacak çocuğumun haykırışını
Senin sağlık haberini de öyle bekliyorum
Sanki bir tel gerilmiş aramıza, bir saz
En püften bir işaret kıprar kıpramaz
Ötmeye başlıyor nabzımın kızıl serçesi
Şakaklarımda
*
Geçerken gördüm demin Küçüksu’yun ordan
Mezarlığın yamacında bir erguvan açmış
Senin resmin tıpkı, çıktı ya gazetelerde
Ak sedyenin içinden koşturuyorsun baharı
Kana kana kanayarak ölüme karşı
*
Bu toprak var ya can verdiğin senin,
Bu toprağa düşman baltalarla budanarak
Üstüne yığıldığın toprak var ya hani
O toprak işte seni ayağa kaldıracak..
Onun için sıkı dur, kardeşim, sık dişini
Ve ateşten ölüp ölüp dirilen semendercesine
11 Mayıs’ta Taksim’e yetişmeye bak
Taksim’de birleşmeyle birleşmeye.!
BEKLİYORUZ HAA, GECİKMECE YOK.! (Sayfa: 34)


*
Tırnakları uzuyor İstanbul'un
Kirli bir masmavi
Ama ne kadar yaraşıyor yarabbi
Bu tırnaklar bu deli parmaklara
Ve ortayla işaret arasında mütemadi bir cigara
Giderek minareler oluyorlar
*
Yaşlı bir köprüye rastladım demin
Bir diyeceğim yok dedi martılara
Başımı döndürmeseler
Başımı döndürmeseler böyle
*
Ben de dedim ki Allah'a
Feriştâhın gelse yaradamaz bu güzelliği
Sen bir turistsin amcabey.! (Sayfa: 38)

*
Ayaklarıyla ezip fıçıya mı bastılar seni
Neftî kasnaklı bir fıçıya,
Aldırma, kara üzüm.!
Seni o Kırmızı Şarabına doğru
İçten içe
Harıl harıl
Çalışmana bak, iki gözüm.! (Sayfa: 40)

*
Paşabahçe'de oturuyordu kendisi
Rakı Fabrika'sının ta şakağında
Öyle sulandırıyorlar ki ağbey dedi bu zıkkımı
Çakırkeyf bilem olamıyor Çakır'ın kör kedisi
Bir tek fare yeter alimallah bir tek fare
Dağıtmak için şu sizin meclisi
Sonum olsun, vallaha da billaha da, bu son
İçersem bi daha bu rengi bozuk anasonsuzunuzu.!
(Sayfa: 41)


*
Karşı masadan çağırdılar, buyrun dediler
Keyfim yok dedim bağışlayın, başımı dinleyeceğim biraz
Sen misin diyen, bir curcunadır koptu
Ne kalabalık, ne kalabalıkmış yarab başım.!
Bunca ayıp, bunca kayıp, bunca ölüm.!
*
Attım kendimi dışarı, karıştım Şarlo'nun yalnızlığına
Uçuyorum şimdi Barbaros Bulvarı'ndan aşağı
Üstümde insanlar, ne güzel,
----------ve ayaklarımın altında deniz.!
*
Sana da söylüyorum hep, Teo,
Başını dinleyeceğine, al başını git uçmağa.! (Sayfa: 43)


*
Zeus güya, rüzgâr
Koşuyor karşıki ağacın ardından
Yakalayamıyor ki ama
Daphne değil çünki o yeşil kızın adı
DEFNE
*
Oh olsun Zeus pezevengine.!
Apollon olsan ne lâzım gelirmiş gibisine.. (Sayfa: 47)


Bir yılan düştü vapurda yanıma
Sarıldım denize (Sayfa: 49)


*
Şu ölen çocuklar var ya
Sana bana dünyaya..
*
İlikleriniz donduğunda kışın
Bir kaşık umut gerektiğinde
O şişe gelecek aklınıza
Pencerenin önünde duran
Güneşte
Gelincik.. (Sayfa: 53)



''Olmuyor allah kahretsin
Şu arabaların cayırtısı yüzünden..
İlhan Erdost'un nasıl öldüğünü
Kaç gündür aklımdan çıkaramadığım gibi..'' (Sayfa: 55)



Galata Köprüsü tir tir titriyor
Bunlar beni de asma körü yaparlar diye
*
Yüreğinin dubalarını geniş tut, ihtiyar.!
Sen böyle nice dayılar gördün bugüne kadar
Hepsi de yedeklerinde sürüye sürüye ayılarını
Senin üstünden azamet-i böbrekî ve kalpak-ı pöstekiyle geçip
Tarih'in hayvanat bahçesini boyladılar (Sayfa: 56)



Fransız feylosofu Proudhon'un ünlü bir sözü vardır
Mülkiyet hırsızlıktır diye.
Milletçe daha da ileri gidiyoruz biz
Mal diyoruz uyuşturucu maddeye,
Mal sahibi de, yani mâlik
Esrar kaçakçısı gibi bişey oluyor demek.
Ha bakın, felaket bununla da kalsa iyi
Bizde sermaye denirdi eskiden fahişeye
Buna göre sermayedar da..
E, siz çözün artık bu ayıplık bilmeceyi.! (Sayfa: 58)


*
Gün gelir bu işe bu millet de şaşar
Tam kurşun işlemez deminde karanlığın
Bir ateş böceğidir başlar (Sayfa: 61)


*
Güneş gözlükleri gökyüzünün kırılmış
*
Kırkindilere düşüyor iş
*
Gayrı siz ağartacaksınız çocuklar
Işığın yüzünü
*
Toprağı öpe öpe öpe öpe
Damlalar siz
Açacaksınız körün gözünü (Sayfa: 64)
*****
*
Evde oturmaya öyle alıştı ki millet
Sokağa çıkma yasağı yasaklandı (Sayfa: 79)
*****
*
Köprü altındaydım geçen gün
Bi balık bi balık bi balık
İstavrit sarı kanat çinekop
İşte dedim Marx'ın meram ettiği bolluk (Sayfa: 82)

*
Bir teneffüssün sen sevgilim
Yurt Bilgisiyle Kimya arasında (Sayfa: 98)

*
Hıyar diyorum
Yoo, ben turşuyum diyor (Sayfa: 103)

*
Anamın ipiyle indim gökdelen damınızdan
Kelebek gibi girdim kelebek camınızdan
Taksinize, mülkünüze, dairenize..
Heceleyerek üzerinde ayak ve el uçlarımın
Belledim seyyârenizi ve kelimelerinizi..
Gözlerinize baktım, mukaddes ciltlerinize, büfelerinize
Vesairenize..
Şiir fenerimle de baktım, son çığlık.!
Aşk yokmuş sizde beş paralık.!
Gidiyorum ben boşçakallar
Sıçmışım ortalık yerinize
Kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık (Sayfa: 111)

*
Güneşin tutuklandığı gün
Hem de bayram arifesi (Sayfa: 121)
*
*
Köpek, mülkün sahibi değil
Köpeğidir (Sayfa: 129)

*
Ne hayır gelir öğüttüğü undan, sunmadığı somundan
Taşıma suyla dönen değirmenin (Sayfa: 131)

*
''Bir de insanca yaşama denen hak
Hele bir ayağa kalksın nasıl
Nasıl yer yerinden oynayacak'' (Sayfa: 134)

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...