''Aslına bakarsanız, okuyucum ''dokuz'' ve ''on dört'' yaşlarını, üzerinde bu benim supericiklerinin yaşadığı, sis perdesi aradında gizli bir denizle çevrili, sahillerinde insanın aksini seyrettiği, kayalıkları gülpembesi, büyülü bir adanın sınırları olarak düşünsün isterim.''
(Sayfa: 20)
***
''..yirmi beş yaşında bir erkeğin on altı yaşında bir kızı elde etmesini onaylayan ama on iki yaşında kızlara el sürdürtmeyen bir uygarlıkta büyümeye başladığımı fark ettim.''
(Sayfa: 22)
***
''Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız.''
(Sayfa: 121)
(Sayfa: 121)
***
''Okuyucumu benimle ve benim zihinsel uyuşukluğumla dalga geçmemesi konusunda uyarmak isterim. Hem onun hem de benim için geçmişteki bir gizi oturup bugün de çözüme kavuşturmak iş değil tabii. Ama inanın bana, ağlarını ören kader, okurken tek yapmanız gereken şey ipuçlarını gözden uzak tutmamak olan o dürüst dedektif romanlarına benzemez. '' (..) ''Hepimizin, bizim için özel bir anlam ve önem taşıyan olayları üzerimize çekmek amacıyla tanrılar tarafından özenle seçilmiş ''kader nesneleri'' vardır; kimininki aralarda dönüp gelen bir manzaradır, kimininki bir sayıdır.'' (Sayfa: 244)
***
''Kendisiyle oyun oynamaktan vazgeçtiğimizde bir köpeğin kalbinin nasıl kırıldığını hangimiz bilebilir.?'' (Sayfa: 275)
***
''Çevre değişikliği, hesabı görülmüş ciğerlerle yüreklerin bel bağladığı geleneksel bir yanılgıdır.'' (Sayfa: 276)
***
''Toz pudra yoğunluğunda bir ışıkta tel üzerinde klasik bir zarafetle adım sektirmeksizin yürüyen cambaza imreniriz hepimiz; ne var ki korkuluk kılığıyla, gülünç bir sarhoşun taklidini yaparak gevşek bir ipin üzerinde yürümek çok daha az rastlanan bir beceridir.!''
(Sayfa: 288)
***
''Bir şeyi iyi bilmekten, ancak her şeyi bilmememden alçakgönüllülük duymaya yetecek kadar gurur duyarım.'' (Sayfa: 289)
***
''Bana -bugünkü halimle, kalbim, sakalım ve bütün çürümüşlüğümle bana- Dolores Haze adlı Kuzey Amerikalı bir çocuk-kızın manyağın biri tarafından çocukluğundan yoksun edilmesinin sonsuzluğun akışı içinde zırnık kadar önemi olmadığı kanıtlanmadıkça, işte bu kanıtlanmadıkça (ki bu kanıtlanırsa hayatın kötü bir şakadan başka bir şey olmadığı da ortaya çıkacaktır) zavallılığıma ancak bir tek şeyin ilaç olacağına inanıyorum; ağzı kalabalık sanatın yaratacağı nafile bir kocakarı merhemi etkisi.. Eski bir şairin dediği gibi:
*Güzelliğin ölümlü bilincine ödenecek
Vergi biz ölümlülerin ahlâk bilincidir.'' (Sayfa: 326)
''-zorlanan her sınır kendisini aşan bir şeylerin de habercisidir-'' (Sayfa: 326)
''..şu karşılığı vermişti Lolita'cığım:
'Biliyor musun, ölmenin en korkunç yanı insanın bütün bütüne tek başına olması'..''
(Sayfa: 327)
***
''..o hayvanca birlikteliğimiz sırasında gelenekçi Lolitam, yavaş yavaş en sefil aile hayatının bile uzun sürede bu öksüze sunabileceğim en iyi şey olan bu baba kız aşkı bozuntusundan iyi olduğunu fark etmişti.'' (Sayfa: 331)
***
Ölçüleri hemen almayı, ameliyata girişmeden önce de ilk takımı hazırlamayı önerdi. Ağzım onun için paha biçilmez definelerle dolu bir mağaraydı, ama içeriye girmesini engelledim.
''Hayır,'' dedim, ''iyice bir düşündüm de, hepsini Dr. Molnar'a yaptıracağım. Ücreti sizinkinden daha yüksek ama, tabii sizden çok daha iyi bir dişçi.''
Okuyucularımdan bir teki bile hayat boyu böyle bir şey söyleme fırsatı ele geçirecekler mi bilemem. (Sayfa: 335)
''Aquinalı Thomas haklıydı. Hayatın önemli anlarında insanlar için görme duyusundan çok daha değersiz olan dokunma duyusu, gerçekliğe varma konusunda tek değilse de başlıca araçlarımızdan biri oluyor.'' (Sayfa: 351)
'LOLİTA ADLI BİR KİTAP ÜZERİNE'
9 yorum:
Filmini izlemiştim. gerçekten harika bir eser...umarım en kısa zamanda kitabını da okumak nasip olur...
Birkaç deneyimim olduktan sonra, filmlerini izlemiyorum.. Kitaptan aldığım lezzeti vermiyorlar bana. Yavan kalıyor.
kitap okuken bütün görsellik bizim imgelememize kalıyor, hayal gücümüz ölçüsünde herşeyi gözümüzde canlandırabiliyoruz. ama filmlerde yönetmenin ve oyuncuların perfoprmansıyla sınırlı kalıyor her şey..bu konuda kesinlikle haklısınız. kelimelerin gücü yadsınamaz.
Artı, yönetmen veya senarist, kendi algısıyla çerçeveliyor filmi. Oysa yazarın kaleminden çıkan satırlarda, bir okuyucu olarak, benim için bir ''ışık'' olan satırların ifadesini bulamayabiliyorum filmde. Bu da benim için hayal kırıklığına dönüşüyor. Yazık etmişler o satırlara, oysa çok önemliydi, diye düşünebiliyorum. Aynı satırların altını çizmemiş olabiliyoruz.
Bir kitaptan bağımsız olarak, bir film izlediğimde bu olmuyor. O zaman, tamamen senaristin, ya da yönetmenin vermek istediğine odaklanabiliyorum. Bir eksiklik de hissetmiyorum.
çok haklısınız, yazarın betimlemelrinin aynıyla görselleştirilmesi film tekniğinde mümkün olamıyor.
hem herkes okuduğu şeyden aynı duyguları da almazlar. herşey okuyucunun hayal gücüyle anlam buluyor.
kitap okumaya devam o halde :)
Kesinlikle :)
mailden yazabilir miyiz ?
Böylesi daha iyi.. İlginize teşekkür ederim.
lütfen..
Yorum Gönder