5 Ekim 2018 Cuma

Yusuf Atılgan - Anayurt Oteli


'' Ebeye koş Ahmet Efendi.'' Evindeymiş ebe, çabuk gelmişler; sağdaki odanın yatağına yatırmışlar. '' Vaktime iki ay var; gene mi düşecek ebanım?'' demiş anası. '' Çık da su ısıt sen '' demiş ebe babasına. '' Dış kapıyı kilitledim. Suyu koydum. Isınırken iki kere mi ne bağırdı. Kapı aralandı, suyu istedi ebe, ''Bir oğlun var'' dedi. Az sonra odaya çağırdı. Belemiş, avcuna almış, el kadar bir şey. '' Pamuğa sarıp inci kutusuna yatırılır bu; Zebercet koyun adını'' dedi. Hemen kulağına eğildim... Böylece bu pek rastlanmayan ad konmuş oldu çocuğa. O gece otelde ilçelerin birinden bir yakınlarının Ağırcezadaki duruşmasına gelmiş dört adam kalıyormuş; akşam yemeğinden dönünce sırayla Ahmet Efendi'nin elini sıkıp '' Ömrü uzun olsun'' demişler.
Bu yedi aylık doğuş anasının, babasının sağlığında ara sıra başına kakılırdı:
1. Sabah. Okula gidecek. Salona iner. Babası o zamanlar salonda yakılan kömür sobasının külünü boşaltıyor.
Zebercet: Baba, yirmi beş kuruş verir misin?
Babası: Ne olacak?
Zebercet: Defter alıcam.
Babası kürekteki külü kovaya döker; küreği gene sobanın deliğine sokar.
Zebercet: Hadi baba, geç kaldım.
Babası: Patlama oğlum; şu külü alayım. Ananın karnında yedi ay nasıl durdun?
2. Öğleyin okuldan dönmüştür. Yukarı çıkar. Anası mutfakta bir tabağa marul doğruyor. Tencere gaz ocağında.
Zebercet: Karnım acıktı.
Anası: Şimdi pişer yemek sabret biraz. Ne oğlan! Karnımda bile sabredemedi dokuz ay.
( Bu doğumda gerçekten sabırsızlık diye bir şey varsa sabırsızlık edenin ana karnındaki dölüt olduğu düşünüleceği gibi anası olduğu da düşünülebilir. İkinci olasılık daha akla yakındır. Ana karnındaki dölütten doğmuş- büyümüş bir insan davranışı beklemek saçmadır; ama ilerlemiş yaşta, kırk dört yaşında gebe kalan bir kadın böyle bir sabırsızlığa kapılabilir; üstelik bu kadın bundan önce biri iki, biri iki buçuk, biri üç aylık üç çocuk düşürmüşse. Gene de haksız da olsa, bu suçlamalar Zebercet'i olumlu yönde etkiledi: Büyüdükçe sabırlı, ağırbaşlı bir insan oldu.) 
 (Sayfa: 13-14)

*

'' Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.''

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...