Arka Kapak:
*
Adonis, 1986 yılında Paris’te tanıştığımız zaman Arap dünyasının ve Arap dilinin yaşayan en büyük şairiydi. Şimdi, 2012 yılında, dünyanın yaşayan en büyük şairidir.! Benim de içinde yer aldığım bu tarih parseli içinde ve döneminde hiçbir şair onun kadar üç boyutlu yazınsal devrim yapamadı.
*
Almanlardan Goethe Ödülü’nü aldığı, İsveçlilerin Nobel Ödülü’nü alamadığı 2011 yılında dünyanın yaşayan en büyük şairi. Tedbirli davranıp “Dünyanın yaşayan en büyük şairlerinden biri” diyebilirdim. Bilerek demedim.!
*
Benim büyük şairim, şiir yazmakla yetinmez, onunla doymaz, edebiyat ve şiirin tarihi, sosyolojisi, felsefesiyle de ilgilenir. Adonis araştırma ve denemeleriyle bir işi tam anlamıyla yapıyor. Benim büyük şairim bunlarla da yetinmez, ülkesinin ve dünyanın siyaset ve kültür sorunlarıyla da ilgilenir, Beyrut’ta 60’lı yıllarda yayımladığı Mavvakif dergisinin adının ifade ettiği tarzda “tavır” alır. Adonis şiirleriyle, denemeleriyle, gazete yazılarıyla, konuşmaları ve demeçleriyle bunu da yapıyor.
*
New York’a Mezar ile Arap dilinin şiiri, geleneğin zincirlerinden kurtulmuş ve çağdaş şiirin doruklarına çıkmıştı. Adonis, insan bedenini ruhun mezarı olarak tanımlayan Platoncu felsefenin tersine insan bedenini gerçek yerine yerleştirdi. İsyancı ve devrimci bir beden, bir kafa ve bir ruh.!
*
Özdemir İnce
*****
Tarık Akan, 1995 yılında bana telefon etti ve Uluslararası Nâzım Hikmet Ödülü'nü Adonis'e vermeyi düşündüklerini, kabul edip etmeyeceğini kendisine sormamı istedi. Adonis, o sırada Londra'da bir arkadaşının evindeymiş. Oraya telefon ettim ve Nâzım Hikmet Vakfı'nın kendisine vermeyi düşündüğü 10 bin dolarlık ödülden söz ettim. ''Sen ödül jürisinde misin, jüride isen ödülü alamam,'' dedi. Üye olmadığıma yemin ettim. O da Nâzım Hikmet adına verilen bu ödülü almaktan onur duyacağını söyledi.'' (Sayfa: 12-13)
Tasarlanış bakımından eşi benzeri olmayan bu kitap, üç boyutlu ve çok katmanlıdır; sol tarafta anlatıcının metni, sağ tarafta şairin metni, aşağıda (dipte) açıklamalar ve notlar.
Adonis bu kitabı için, ''Arap tarihinde yapılan epik bir yolculuk ve bir başka deyişle bu tarihi şiirsel olarak okumaktır,'' diyor.
Gerçekten çoğul bir kitap, şiir sanatında gerçek bir devrim. Nâzım'ın Memleketimden İnsan Manzaraları gibi ama bir başka boyutta büyük bir şiirsel devrim.
*
Dip Not: Şair Metin Fındıkçı, ''Kitap''ın tamamını Arapça'dan Türkçeye çevirdi ama bir yayıncı bulamadı. Kitap 19*22 cm üzerinden yayımlanabilir. Birinci cilt 400 sayfa. Belki de bu nedenle yayıncı bulunamadı.'' (Sayfa: 14)
*
Özdemir İnce, Cihangir, 7 Aralık 2011
Ama Eş-Şuara (Şairler) suresinin sözünü ettiği şeytanlara kulak veren bu oğul, dediği gibi, şiiri yazdı ve cumhurbaşkanıyla birlikte binlerce Suriyelinin huzurunda okudu. Mirene Ghossein'in belirttiğine göre, şiir, cumhurbaşkanını, şimdiye kadar kendi ülkelerinin yönetiminde söz sahibi olamamış halkla işbirliği yapmaya çağırıyordu. Genç şair, ''Her iki taraf da güven ve sabır göstermeli, vatandaşlık ilkelerini bilmeli. Halk elini uzatıyor,'' diyordu. Ali Ahmad şiirini bitirince cumhurbaşkanı yerinden kalkıp genç şairi alnından öptü ve, ''Söyle bakalım ne istersin.?'' dedi.
''Okumak istiyorum.''
Ali Ahmad, bir hafta sonra cumhurbaşkanından bir mektup aldı. Bir liseye kaydı yapılmıştı ve Tartus kentine gelmesi isteniyordu. Ali Ahmad burada üç yıl kaldı, Daha sonra Latakia'dabir devlet okuluna gitti ve on iki yıllık okulu beş yılda bitirip diplomasını aldı.'' (Sayfa: 17-18)
*
''Adonis: ..Din ile politikayı mutlaka ayırmak gerekiyor. Bunun için İslam'ın yeni bir bakışla okunması gerek. İslam'ı da bütün dinler gibi iki düzlemde ele alabiliriz. Bireysel ve kişisel inanç olarak İslam. Bireyin kişisel inancı olan İslam'a saygı göstermek zorundayız. Sadece İslam'a değil, din ve inanç ne olursa olsun hepsine. Ama kurum olarak İslam'ı aşmak zorundayız. Bana göre, İslam bir kurum olarak çağımızın sorunlarına çağdaş bir yanıt bulacak durumda değil. Bana kişisel olarak bu alanda hiçbir şey söylemiyor. Ama şunu kesinlikle belirtmeliyim ki bir inanç olarak, bir din olarak İslam'a karşı değilim.'' (Sayfa: 28)
bir kadın - bir kadın heykeli.
---Bir elinde Özgürlük dedikleri kâğıt parçasını
---Tarih dediğimiz kâğıt tomarını tutmaktadır.
---Adı dünya olan bir çocuğu boğmaktadır öteki eliyle.''
okudum: Alfabenin bahçesinde kalan domuzlar ayaklarıyla çiğniyorlar şiiri..'' (Sayfa: 44)
- böylesi bir evde mürekkepten başka bir şeyi olmayan kişiyi,
- böylesi bir ağaçta bir şarkıcı kuşu,
ve ilân etmek için:
*
- uzay kafes ya da duvarla ölçülmüştür,
- zaman ip ya da kırbaçla ölçülmüştür,
- dünyayı kuran düzen, kardeş cinayetiyle başlayan düzendir,
- ay ve güneş, sultanın sandalyesinin altında parlayan iki dirhemdir.'' (Sayfa: 45)
(..)
Nesnelerin en hafifidir söz. Onun içindedir her şey. Yön ve andır eylem, bütün yönlerdir söz ve bütün zaman. Söz eldir, el düştür.'' (Sayfa: 48)
Gözyaşları dedim, öfke demek istedim ama.'' (Sayfa: 56)
Çocukları karla yoğurup çağın pastası yapıyorsun. Oksittir sesin, simyaların en zehirlisi. Adın uykusuzluktur, soluk tıkanması. Kurbanlarına şölen veriyor Central Park ve ceset ve hançer hayaletleri görünüyor ağaçların altında. Yalnızca rüzgâr kalıyor çıplak dallara, yolcuya kesik yol.'' (Sayfa: 59)
''Zamanı bildiriyor saat''. (Bir mektup geliyor Doğu'dan. Bir çocuk yazdı bunu damarlarıyla.)
*
Okuyorum onu: Oyuncak bebek güvercin değil artık.
Top, makineli tüfek ve tüfek artık oyuncak..
Cesetler, Hanoi'yi Kudüs'e, Kudüs'ü Nil'e
Bağlayan ışık yolları üzerinde. (Sayfa: 62)
omuzlarımda taşıyorum Küba'yı New York'ta, soruyorum: Ne zaman gelecek Castro.? Ve bekliyorum Kahire ile Şam arasında, yarı yerinde yürünecek yolun..
*
..Özgürlükle buluştu Guevara. Onunla girdi zamanın yatağına, birlikte uyudular. Bir daha bulamadı onu uyanınca. Uykuyu bırakıp düşe girdi, Berkeley'de ve Beyrut'ta, her şeyin her şey olmaya hazırlandığı öteki arı kovanlarında.''
*
New York, 25 Mart
Bikfaya, 15 Mayıs 1971 (Sayfa: 66)
işte benim adım'' (Sayfa: 88)
eski çağı tamamlanıyor insanların ben başlıyorum
-----dönenceler yüzüm ve ışığın içinde bir ayaklanma''
ey ocağın külü.?''
bir orospunun bağrında oturur bu tarih dırdır eder ve
hıçkırır bir kancık eşeğin karnında çürür toprağın kokuş-
masını beklerken bir kurtçuğun içinde yürür mağarana
geri dön ve yere bak utancından'' (Sayfa: 93)
yorum: Haliçsiz bir ırmak mıdır benim halkım.?''
dünyanın yüreğindeki hıçkırığı.?'' (Sayfa: 95)
ama şöyle dedi:
''mutsuzuz biz
Tarih de mutsuz
yel değirmeninde
dönüp durduğu için''
*
tabutunda mutsuz Yaratıcı
tabutunda mutsuz Yaratık.. (Sayfa: 97)