Uzun zaman önce bir gün, Napolyon'un en küçük kardeşi Jerome'un 1852'de çekilmiş bir fotoğrafı geçmişti elime. Ve bugüne dek hiç dindiremediğim bir şaşkınlıkla şunu fark etmiştim o zaman: ''Ben İmparator'a bakan gözlere bakıyorum.'' Arada bu şaşkınlığımdan başkalarına da söz ettim. Ancak hiç kimse paylaşır ve hatta anlar görünmediğinden (yaşam bu küçük yalnızlık darbelerinden oluşur), unutmuştum bunu. Fotoğraf'a ilgim sonraları daha kültürel bir yöne döndü. Fotoğraf'ı Sinema'ya karşı sevdiğime karar vermiştim; ancak yine de bu ikisini tam anlamıyla birbirinden ayıramıyordum. Bu soru giderek daha ısrarlı hale geliyordu. ''Varlıkbilimsel'' bir tutkuya kapılmıştım: ne pahasına olursa olsun Fotoğraf'ın kendi içinde ne olduğunu, görüntüler topluluğunda hangi temel özelliklerle ayrıldığını öğrenmek istiyordum. Bu tutku, teknoloji ve kullanımın sağladığı kanıtların ötesinde, ve Fotoğraf'ın günümüzdeki korkunç yayılışına rağmen, onun var olduğundan ve kendine özgü bir ''dehası'' olduğundan emin olmadığım anlamına geliyordu.
(Sayfa: 15)
***
''Fotoğraf'ın sonsuza dek kopyaladığı şey aslında yalnız bir kez olmuştur. Var oluş açısından asla yinelenemeyecek olanı, mekanik olarak yineler Fotoğraf.''
(Sayfa: 16)
***
Fotoğraflarınızı birisine gösterin, o da hemen kendininkileri gösterecektir size: ''Bak, bu benim kardeşim, bu da ben çocukken'' vb. Fotoğraf ''Bak'', ''Gör'', ''İşte''nin karşılıklı söylenen şarkısıdır yalnızca; yüz yüzeyken parmakla gösterir, bu saf gösterme dilinden bir türlü kaçamaz. İşte bu yüzden, ''bir'' fotoğraftan söz etmek ne kadar meşru ise, ''Fotoğraf''tan söz etmek de bana o kadar olanaksızmış gibi geliyor. (Sayfa: 17)
***
''..mercek tarafından izlendiğimi hissettiğim anda her şey değişiveriyor: Kendimi ''poz verme'' işlemine veriyor, bir anda kendim için bambaşka bir beden yaratıyor, bir görüntü öncesinde kendimi dönüştürüyorum. Bu aktif bir dönüşümdür: Fotoğraf'ın kendi keyfine göre bedenimi yarattığını ya da öldürdüğünü hissediyorum (bu öldürücü gücü doğrulayan bir örnek: barikatlar üzerinde poz vermeye razı, ve hatta hevesli olan bazı komüncüler, bunun bedelini yaşamlarıyla ödemişlerdi: yenildikten sonra hemen hepsi Thiers'in polisleri tarafından fotoğraflarda teşhis edilmiş ve kurşuna dizilmişti).'' (..) ''Var oluşumu kuşkusuz ki metaforik olarak fotoğrafçıdan alıyorum.'' (Sayfa: 23)
''.. Sanki daha çok Fotoğraf'çının mitlerini Fotoğraf'ta okumam, onlarla dostluk etmem, ancak onlara pek de inanmamam gerekiyor gibidir. Şüphesiz bu mitler Fotoğraf'ı toplum ile barıştırmayı (mit bu işe yarar) amaçlar (bu gerekli midir.? Evet, tabii. Fotoğraf tehlikelidir). Bunu yaparken de Fotoğraf'a Fotoğraf'çı için birçok mazeret olan işlevler bağışlar. Bu işlevler: bilgilendirmek, temsil etmek, şaşırtmak, göstermeye neden olmak ve tutkuyu kışkırtmaktır. Ve izleyici olarak ben, bunları az veya çok hoşnutlukla fark ederim: onları (hiçbir zaman sevinç veya acım olmayan) studium'umla kuşatırım.'' (Sayfa: 41-42)
''İlk fotoğrafı gören ilk insan (onu bulan Niepce'in dışında) bunun bir resim olduğunu düşünmüş olmalı: aynı çerçeveleme, aynı perspektif. Fotoğraf her zaman Resim hayaletinden işkence görmüştür, hâlâ da görmektedir'' (..) ''Bununla birlikte (bana öyle geliyor ki), Fotoğraf sanata Resim'le değil, Tiyatro'la dokunur. Niepce ve Daguerre hep Fotoğraf'ın kökenine yerleştirilmiştir.'' (Sayfa: 45)
***
''..Fotoğraf aslında ilkel bir tür tiyatro, bir tür Canlı Tablo, altında ölüleri gördüğümüz hareketsiz ve boyalı yüzün her temsilidir.'' (Sayfa: 46)
''.. fotoğrafçı, aynı bir akrobat gibi olasılık ve hatta olabilirlik kurallarına meydan okumalıdır; sonuçta ilginç olanın kurallarına meydan okumalıdır: bir fotoğraf niçin çekildiğini bilmediğimizde ''şaşırtıcı'' olur; kapı aralığında arkadan aydınlatılmış çıplağı, otların içinde yatan eski bir arabanın ön tarafını, limandaki bir şilebi, çayırdaki iki bankı, çiftlik evinin penceresindeki kadın poposunu, çıplak bir göbek üstündeki yumurtayı (amatörler arası bir yarışmada ödül alan fotoğraflar) çekmekte acaba hangi güdü, hangi merak vardır.? İlk dönemde fotoğraf şaşırtmak için bilineni çeker; ancak hemen sonra, tanıdık bir ters dönüşümle, fotoğrafladığı her şeyin tanıdık olduğuna hükmeder. İşte o zaman ''ne olursa olsun'', değerin bilgiç doruğu haline gelir.'' (Sayfa: 48)
''Bütün fotoğraflar olumsal (ve böylelikle anlamın dışında) olduklarından, Fotoğraf bir maske takınmadan gösteremez (bu genelliği hedefleyemez). Bir yüzü, toplumun ve tarihin ürünü yapacak olan şeyi adlandırmak için Calvino'nun doğru biçimde kullandığı sözcüktür maske. Avedon'ın fotoğrafladığı William Casby'nin portresinde olduğu gibi: köleliğin özü apaçık ortaya konmuştur burada: kesinlikle saf olduğu sürece, maske (antik tiyatroda olduğu gibi) anlam demektir. Büyük portre fotoğrafçılarının aynı zamanda büyük mitoloji uzmanları olmaları işte bundandır. Nadar (Fransız kentsoyluluğu), Sander (Nazi öncesi Almanya'sının Almanları), Avedon (New York'un ''üst tabakası''). (Sayfa: 50)
''Life'in editörleri 1937'de ABD'ye gelen Kertesz'in fotoğraflarını geri çevirmişler, neden olarak da bunların ''çok fazla konuştuğunu'' söylemişlerdi; bu fotoğraflar bizim düşünmemizi sağladılar, bir anlam -birebir olandan farklı bir anlam- önerdiler. Sonuç olarak Fotoğraf korkuttuğu, ittiği ve hatta damgaladığı zaman değil, kara kara düşündürdüğü zaman yıkıcıdır.'' (Sayfa: 52)
''Bence görünüm fotoğrafları (kent ya da kır) gezilebilir değil, yaşanabilir olmalıdır.''
(..) ''Bu yeğlenen manzaralara bakarken orada bulunmuş olduğumdan ya da oraya gittiğimden eminmişim gibi geliyor bana. Freud ise, anne bedeni için ''kişinin daha önce bulunduğundan emin olabileceği tek yerdir'' diyor. Görünümün (tutkunun seçtiği görünümün) özü de işte bu olabilir: içimde gizlice anneyi (ama asla huzursuz eden Anne değil) uyandırmak.'' (Sayfa: 53)
Bağcıklı ayakkabılar
*
James Van der Zee: Aile Portresi (1926) (Sayfa: 59)
''Benim inatla gördüğüm şey bir çocuğun bozuk dişleri..''
*
William Klein: Küçük İtalya. New York, 1954 (Sayfa: 60)
''..bütün bedenimle, yıllar önceki Macaristan ve Romanya gezilerimde geçtiğim dağınık köyleri anımsıyorum..''
*
A. Kertsz: Kemancının Ezgisi. Abony, Macaristan, 1921 (Sayfa: 62)
***
''..kediminkinden başka bir gözden miras almayı reddediyorum.'' (Sayfa: 65)
''..tüm bilgiyi, tüm kültürü dışlıyor.. yalnızca küçük çocuğun kocaman Danton yakasını, kızın parmak sargısını görüyorum..''
*
Lewis H. Hine: Bir Kurumdaki Özürlü Çocuklar. New Jersey, 1924 (Sayfa: 66)
''Benim için punctum, öteki çocuğun kavuşturulmuş olan kollarıdır..''
*
Nadar: Savorgnan de Brazza, 1882 (Sayfa: 68)
***
''Görüntü için gerekli koşul, görmedir'' demiş Janouch, Kafka'ya; Kafka da gülümseyerek yanıtlamış: ''Biz nesneleri aklımızdan çıkarmak için fotoğraflarız. Öykülerim gözlerimi kapamamın bir yoludur.'' (Sayfa: 69)
''Niçin, yani nerede olduğunu söyleyemiyorum, ama Wilson beni tutuyor..''
*
R. Mapplethorpe: Phil Glass ve Bob Wilson (Sayfa: 70)
''Kraliçe Viktorya, tümüyle estetik dışı..''
(Virginia Wolf)
*
G. W. Wilson: Kraliçe Viktorya, 1863 (Sayfa: 71)
''..eli tamı tamına doğru bir açıklık derecesinde, tam doğru bir terk ediş yoğunluğunda..''
*
R. Mapplethorpe: Kolu Yana Uzanmış Genç (Sayfa: 75)
***
''Tarih isteriktir: yalnızca onu düşünür, ona bakarsak oluşur - ve ona bakabilmek için onun dışında kalmamız gerekir. Ben, yaşayan bir ruh olarak Tarih'in tam karşıtıyım, onu yalanlarım ve kendi tarihim için onu yıkarım..'' (Sayfa: 80)
''Sizce dünyanın en büyük fotoğrafçısı kimdir.?''
''Nadar''
*
Nadar: Sanatçının Annesi (ya da eşi) (Sayfa: 85)
***
''Yunanlılar, Ölüm'e tersten girmişlerdir: önlerinde duran onların geçmişiydi aslında.''
(Sayfa: 88)
***
''..aileye yalnızca bir kısıtlamalar ve gelenekler dokusuymuş gibi yaklaşan şu bilimsel yönteme o kadar karşıyım ki: onu ya bir hazır bağlılıklar topluluğu olarak kodlarız, ya da bir uyuşmazlık ve baskı yumağı haline getiriveririz. Uzmanlarımız ''üyeleri birbirine âşık olan'' aileler olduğunu kavrayamıyorlar sanki.'' (Sayfa: 91)
''Ernest bugün hâlâ yaşıyor olabilir: ama nerede.? Nasıl.? Ne roman ama.!''
*
A. Kertesz: Ernest, Paris, 1931 (Sayfa: 102)
İlk fotoğraf
*
Niepce: Yemek Masası. Yaklaşık 1823 (Sayfa: 106)
***
''Fotoğraf şiddetlidir: şiddeti gösterdiği için değil, ama her seferinde görüşü zor kullanarak doldurduğu ve içindeki hiçbir şey reddedilemediği ve dönüştürelemediği için şiddetlidir..''
(Sayfa: 109)
***
''Eski toplumlar yaşamın yerine konan anının ilksiz ve sonsuz olduğunu, en azından Ölüm'ü anlatan şeyin ölümsüz olması gerektiğini düşünmüşlerdi: bu Anıt'tı. Oysa (ölümcül) Fotoğraf'ı ''olmuş olanın'' genel ve biraz da doğal tanığı yapan modern toplum Anıt'ı terk etmiştir. Bir paradoks: aynı yüzyıl hem Tarih'i, hem de Fotoğraf'ı icat etmiştir.''
(Sayfa: 111)
***
''Michelet, Tarih'i, Aşkın Başkaldırısı olarak düşünmüştür: yalnızca yaşamı değil, aynı zamanda O'nun bugün böylesine modası geçmiş olan sözcük dağarında İyi, Adalet, Birlik vb. dediği şeyleri sürekli kılmak için.'' (Sayfa: 112)
''O ölü, ve ölecek..''
*
Alexander Gardner: Lewis Payne'in Portresi. 1865 (Sayfa: 115)
***
''(Amatör genellikle sanatçının gelişmemiş bir hali olarak tanımlanır: bir mesleğin ustalığını başaramayan -ya da başarmayan- biri. Oysa bunun tam tersine, fotografik uygulama alanında profesyonelin varsayımı olan amatördür: çünkü amatör, Fotoğraf'ın noema'sına daha yakındır.)''
(Sayfa: 117)
Soy
*
Yazarın Koleksiyonundan (Sayfa: 124)
''..güç dürtüsü yok..''
*
R. Avedon: A. Philip Randolph (Aile) 1976 (Sayfa: 130)
''Aslında O hiçbir şeye bakmıyor: sevgisini ve korkusunu içinde saklıyor..''
*
A. Kertesz: Köpek Yavrusu. Paris. 1928 (Sayfa: 133)
''Nasıl olur da aklına düşünsel bir şey getirmeyen biri düşünsel bir hava yaratabilir.?''
*
A. Kertesz: Piet Mondrian, sütüdyosunda. Paris, 1926. (Sayfa: 134)