#YaşarKemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#YaşarKemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mayıs 2020 Cuma

Yaşar Kemal - Yolda

#YaşarKemal #Yolda #HazırlayanGüvenTuran
Büyük Ustadan Küçük Anlatılar
***
Yaşar Kemal, sadece dönemimizin değil, roman türünün büyük ustalarından biridir. Onun tarihle mitosu, düşle gerçekliği, aleladeyle olağandışıyı birleştiren büyük hacimli, epik ruhlu romanları aynı zamanda birer dil şölenidir de. Bu dil, romanların geçtiği yörenin özel kelimeleriyle Anadolu Türkçesinin zengin dil hazinesinin harmanlanmasından oluşmuştur. Üslup canbazlığı yapmayan bir üslupçudur Yaşar Kemal. Yer yer gerçekten şiire dönüşen şiirsel dili, sözünü ettiğim epik ruhun bir yansımasıdır.
Roman alanındaki bu olağanüstü konumu onun diğer yazın ustalıklarını gözden kaçırtmaktadır. Bence bunların başında, daha İnce Memed'i yayımlamadan adının duyulmasına neden olan ''muharir''liği gelir. Önce bir röportaj ustası olarak duyurmuştur adını 1950'lerin ilk yıllarında. Röportaj, ondokuzuncu yüzyıldan başlayarak, yazın alanında son derece etkin olmuştur. Özellikle yirminci yüzyılda, pek çok büyük yazar, özellikle romancı, hele hele romanlarıyla hayatı kavrayan romancılar, ilk yazma denemelerinde büyük gazetelerin muharrirliğinden geçmiştir. Ernest Hemingway, Dos Pasos, William Faulkner, John Steinbeck bunların önde gelenleridir. Şunu hemen belirtelim, son yıllarda röportajla söyleşi eş anlamlı gibi kullanılmaktadır.. İkisi arasında en önemli fark, söyleşinin iki kişi arasında soru cevap şeklinde yapılmasına karşın röportajın bir haber öğesi etrafında işlenmesi ve araştırma ile gözlemle de güçlendirilmesidir. Röportajın bir başka özelliğiyse az ve öz anlatımıdır.
Yaşar Kemal'in yazarlığını iyi tanıyabilmek için şu soruyu da sormak gerekir: Onu besleyen damarlar nelerdir.? Bu soru, onun hakkında pek çok kişide olan yanlış bir yargıyı, hatta önyargıyı silmek için de gereklidir. Yanıtı yaşamında bulabiliriz. Biliyoruz ki Yaşar Kemal, çok küçük yaşta, şiire eğilim göstermiş ve yaşadığı çevrenin de etkisiyle ''âşık'' edebiyatına yönelmiştir. Gezgin âşıkları dinlemiş, onlardan şiirler ama daha çok da ağıtlar derlemiştir. Yani bir damarı doğrudan doğruya halk kültürünün, halk edebiyatının içinden taşımaktadır yazarlık malzemesini ama burada bitmemektedir Yaşar Kemal'i besleyen damarların sayısı. Gene yaşamına göz attığımızda, onun bir dönem, Dino kardeşlerin de yardımıyla, teşvikiyle, Adana'da, Halkevi Ramazanoğlu Kütüphanesi'nde çalıştığını görüyoruz. Burada, kütüphanedeki bütün klasikler dizisini hatta nerdeyse kütüphanenin bütün kitaplarını okumuştur. Yani sanıldığı gibi sadece bir halk kültürü birikimi yoktur. Ciddi bir klasik dünya edebiyatı birikimi de vardır. Bir kitap kurdudur Yaşar Kemal, bir hayat kurdu olduğu kadar. Bugün bile müthiş bir okurdur. Bütün büyük yazarlar gibi bu birikimlerini içselleştirmiş ve bu bilgiyle kendinin olanı bulmuştur.
Sayfa hesabına vurulduğunda, Yaşar Kemal'in öyküleri, romanları yanında oylumca küçük bir yer tutar. Ama ilk gençlik yıllarındaki sevgilisi şiirden sonra el attığı alan öyküdür. İlk öyküsüyse bugün okunduğunda bile hiçbir acemilik izi taşımayan ''Pis Hikaye''dir.. 1946'da yazmıştır bu öyküyü.. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak 195'de basılmıştır. Bugün, toplu öykülerinin yer aldığı kitabın adı da Sarı Sıcak'tır. Bu kitabından yaptığımız bu küçük seçki Yaşar Kemal'le ilk karşılaşacaklar için, büyük bir dünyanın kapısını aralamaktadır.
*
Güven Turan
***

Mustafa'nın zayıf, bir deri bir kemik yüzü yalımdan daha kırmızı. Kırmızı yüz, boncuk boncuk terlemiş. Terler parlıyor. İçerde yalımlar nasıl da boğuşuyor.! Sağ yandan gelen kocaman kocaman yalım dalgası, orta yerde arkadan gelen bir sürü ince yalımla sarmaş dolaş oluyor. Sonra bu sarmaş dolaş olmuş bir top yalım, ocağın ağzından dışarıya fışkırıyor. Dışarıda kopup, karanlıkta bir parlayıp sönüyor.
Mustafa kulak kesildi: Her çalıyı atışta büyük bir çıtırtı, bir uğultu, bir inleme, ağlayan bebelerin sesi gibi bir vızıldama geliyor içerden.
İçinden: ''Vay,'' dedi. ''Çalılar da ağlıyor.'' (Sayfa: 46)
***
''İnsan,'' derim, ''düşmanından bir şey isteyemez ki, dost tutar dostun elinden. Düşman tutmaz ki..'' (Sayfa: 97)

27 Mayıs 2019 Pazartesi

Yaşar Kemâl - Hüyükteki Nar Ağacı

Yaşar Kemâl'in ''doğa-insan ilişkilerini en iyi anlamda verdiğim yapıtlarımdan biri'' dediği Hüyükteki Nar Ağacı, traktörün tarıma girmesiyle birlikte işsiz kalan yarıcılar ve mevsimlik işçilerin dramını konu alıyor. Kapitalizmin Çukurovaya'ya düşen büyük gölgesi, her satırla görünür kılınıyor.
***
''İşte bu romanı ve Yaşar Kemâl'in pek çok yapıtını güçlü kılan şey şu ''doğa-insan ilişkisi'' sözlerinde saklanıyor. Çünkü Yaşar Kemâl bu ilişkiye insanın en temel, en eski, dil yaratma yetisiyle özdeş bir niteliğiyle yaklaşıyor. Mitos yaratmak..''
*
Güven Turan
***
''Hüyükteki Nar Ağacı adlı romandaki tüm unsurların büyüleyici olması dışında Yaşar Kemâl bu romanında kâinatın dışından kelimeleri ve Anadolu'da gizlenmiş mikrokosmos hayatlar ve hayaller ile epik yazarların kosmosunu yaratmayı başarmıştır.''
*
Frankfurter Allgemeine Zeitung (Almanya)
***
''Yaşar Kemâl romanlarının çoğu, kuş uçmaz kervan geçmez Kilikya'da, sıtmanın kol gezdiği bereketli Çukurova'da, İstanbul'a bile başka bir dünya gibi görünen topraklarda geçer. Bu ücra, zorlu bölgeyi dünya edebiyatına taşıyan Yaşar Kemâl, çok iyi bildiği eski mitlerden yola çıkarak çağdaş yapıtlar yaratıyor.''
*
Karl-Markus Gauss, Süddeutsche Zeitung (Almanya)

#Yaşar Kemâl #HüyüktekiNarAğacı
#Yaşar Kemâl #HüyüktekiNarAğacı

24 Ocak 2019 Perşembe

Yaşar Kemâl - İnce Memed 3

Ateşi yandıran kavdır, Demiri dövdüren tavdır.
Arka Kapak
*
Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü, düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova'nın öyküsü. Yaşar Kemâl'in söyleyişiyle ''içinde baş kaldıran kurduyla doğmuş'' bir insanın, ''mecbur adamı''nın romanı.
Romana katılan yeni kişilerle zenginleşen bu üçüncü kitapta Memed, ağalara ve her türlü haksızlığa karşı mücadelesini şaşırtıcı gelişmelerle sürdürür. Zulmedenlerin öldürmekle bitmeyeceği yönündeki kuşkuları, ''bir İnce Memed gitse de, yerine bin İnce Memed gelir'' fikriyle umuda dönüşür.
***
''Büyük bir yazar, büyük bir kitap.. Demek ki hem çok okumuşlara hem az okumuşlara seslenen bir eser yazılabilirmiş. Bir eser ki hem destan hem de bireysel nitelikli; bir eser ki yürekle aklı birleştirmiş.''
*
Anne Philippe, Liberation (Fransa)
***
''Yaşar Kemâl yalnızca Türkiye'nin en büyük romancısı değil, dünya edebiyatının da bir devidir.''
*
Alain Bosquet, Magazine Litteraire (Fransa)
***
''Büyük bir edebiyat olayı. Dünya çapında bir Türk romanı.''
*
Liv Kooter Lauhn, Morgenavisen, (Norveç)
***
''Bu büyülü ve en doğal dünyaları dile getiren böylesine harika bir sevgi, ölüm ve isyan şarkısını görmezlikten gelebilir miyiz.?''
*
Jacqueline Piatier, Le Monde (Fransa)

Dünyada bir şey vardır her şeyden beter, ölümden de zalim, o da ölüm korkusu.
İzler, sahiplerine benzer.
''Bayramoğlu,'' diye sordu Murtaza, ''sen niye bu dağlara çekildin kaldın.?''
Bayramoğlu usuldan güldü.
''Bir eşkıya ya sonuna kadar eşkıya kalır, ya da benim gibi ölür. Savaş bittikten sonra ben kendi kendime dedim ki.. Birlikte savaştığım kişilere karşı eşkıya olup dövüşemem. Ben Mustafa Kemal Paşanın emrinde düşmana karşı dövüştüm, o başa geçince ben ona karşı gelemezdim. Gittim Doğan Beye, ben köyüme çekiliyorum.. Obana, iyi yaparsın, dedi, o beni, o benim ne dediğimi anladı. Ama bu Arif Saimle Kılıç Ali yakamı bırakmadılar. Aman sana çiftlik, aman sana mülk.. Aman ha aman..''
''Niçin kabul etmedin ki.?''
''Bu da bir çeşit eşkıyalık olurdu, başka biçimde bir eşkıyalık.. Niçin veriyorlardı bana o malı mülkü, ben ne yapmıştım ki.. Birkaç kurşun yakmıştım Fransıza karşı öyle mi, bizim candarmalara karşı yakacağımız o birkaç kurşunu düşmana karşı yakmıştım. Benim için eşkıyalıktı, ha şuna sıkmışım kurşunu, ha buna..''
''O kadar da değil Bayramoğlu.''
''O kadar, o kadar,'' diye diretti Bayramoğlu. ''Onlar, çiftlikleri, paraları, malı mülkü eşkıya Bayramoğluna veriyorlardı. Bak, Murtaza ağa, beni dinle, sen de bugün bana, benim için gelmedin, eşkıya Bayramoğlu için geldin. Sağ ol, var ol ama, konuğumsun, başım üstünde yerin var, ben eşkıyalığı, elimden tüfeği bıraktığımdan bu yana, Kürt Rüstemin dışında, çete arkadaşlarım da içinde, o gün bugündür bana kimse uğramadı.. İlk sen uğradın, söyle ne istiyorsun.?''
*
Sayfa: 324
Onların içinde ayrı, bambaşka bir ateş yanar. Mecbur ateşidir o.
Bir ağaç bin damardır, damarlarının dokuz yüz doksan dokuzu yeraltında, ancak bir tanesi dışardadır. İnsanoğlu da böyledir.
''İnce Memed öldürülecek onun yerine Ali Memed gelecek, o da öldürülecek onun yerine Hasan Memed gelecek.. O da öldürülünce Veli Memed gelecek. O da, o da, o da.. Sen ne sanıyorsun oğlum Memed, İnce Memedler bitecek mi sanıyorsun.? Her insanın içinde bir mecbur kurdu, bir İnce Memedlik, bir Köroğluluk kurdu var. Köroğlu gitti İnce Memed geldi. İnsanoğlunun içinde bu kurt oldukça insanoğlu ne olursa olsun yenilmeyecek. Sen insanoğlunun içindeki kurtsun, ne olursan ol, nereye gidersen git. İşte insanoğlunun içindeki bu kurt yiterse, insanlık da işte o zaman insanlıktan çıkar. İnsanoğlu içindeki bu kurdunu yitirmeyecek, ona kıyamete kadar gözü gibi, yüreği gibi bakacak. O kurt insanoğlunun şah damarı, atan yüreğidir. Senin içindeki kurt da, işte insanlığın bu kurdudur.''
(..)
Ağalar biter de İnce Memedler bitmez.
*
Sayfa: 397
***

7 Ocak 2019 Pazartesi

Yaşar Kemâl - İnce Memed 1

Arka Kapak
*
Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü, düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova'nın öyküsü. Yaşar Kemâl'in söyleyişiyle ''içinde başkaldırma kurduyla doğmuş'' bir insanın, ''mecbur adam''ın romanı.
Toroslar'ın eteğindeki Değirmenoluk köyünden İnce Memed'in yaşadığı yoksulluk ve aşağılanmaya isyan ederek eşkıyalığa sürüklenmesinin, giderek yörede hüküm süren ağalık düzenine karşı direnişin simgesi haline gelmesinin öyküsü. Memed sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkıyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür.
*
''Bir yaşam biçimini bir halkın portresi olarak böylesine veren bu romandan daha iyisi yazılamazdı.''
The New York Times Book Review (ABD)
*
''Şaşırtıcı, orinal bir kitap.''
Sunday Times (İngiltere)
*
''Epik boyutlara ulaşan ve muhteşem bir sona ulaşmak için hız kazanan öyküye kendinizi kaptırıyorsunuz.''
Sunday Times (İngiltere)
*
''Yaşar Kemâl, şaşılacak ölçüde yaratıcı.''
The Bookseller (İngiltere)
*
''Yaşar Kemâl, karakterlerini unutulmaz, seçkin ve gerçek hayattan daha da gerçekçi kılan detay zenginliği ile Rus edebiyatının kalitesine ulaşıyor.''
Sunday Telegraph (İngiltere)
İnce Memed


4 Ekim 2018 Perşembe

Yaşar Kemâl - Tek Kanatlı Bir Kuş

Remzi Bey, korkusunu, ürküntüyü unutup, içi aydınlataraktan, eskiyip kararmış masanın ucundaki sarı boyalı tahta koltuğa çöktü. Şefin arkasındaki duvarda kaşlarını iyice çatmış, alt yanı yırtılıp saçaklanmış, sapsarı bir Atatürk resmi yan yatmış duruyordu.
''Ha, ona mı bakıyorsun.?''
Remzi Bey gülümsedi.
''Bak bak, iyi adamdır ya, fazla canı sıkılmış. Bak bak, iyi gelir sana.''
*
Sayfa: 14
***********
''Şöyle buyrun Müdür Bey.. Şöyle rahat. Bacağının birisi kırık kanepeyi gösterdi. Remzi Bey ucuna ilişti.
''Rahat rahat otur Müdür Bey.. Rahat otur. O kanepe kırık bacaklan seni değil Ecevit'i bile götürür.
(...)
''Bu kanepe Ecevit'i de, İsmet Paşayı da, Fevzi Çakmağı da götürmüş gene kırılmamıştır.
Ha, kırılmaz. Rahat rahat otur.
*
Sayfa: 16
***********
Ceviz ağacı çok değerlidir ama altında uyumayacaksın, gölgesi ağırdır. Bir de ceviz ağacının bir huyu vardır, budaklarından birisi oluşurken yakınında kim varsa, ne varsa hemencecik budağın içine resmini nakşediverir. Zamanla budakla birlikte resim de büyür. Ceviz budağından çok acayip resimler çıkmıştır. Ulu ağaçlar, bulutlar, denizler, uzun yollar, kamyonlar, otobüsler, otomobiller, sincaplar, tilkiler, ayılar, kurtlar, çakallar. Zinhar, ceviz ağacı altında cima etmeyesin, sakıncalıdır. Ola ki, resminiz olduğu gibi, o durumda budaklara çıkar.
*
Sayfa: 25


Yaşar Kemâl - Yer Demir Gök Bakır

Fransız Basınından
*
'' Burada Yaşar Kemal'in Fransızcaya çevrilen Bir eserinden daha söz etmiştik. Bu seferde göz doldurucu bir başka eserinden söz etmek istiyoruz. Bu romana dikkati çekici, göz doldurucu değil, bir şaheser demek daha doğru olur.''
*
Bulletin Critique Du Livre Français
*****
''... Romancının hüneri, kişileri yaratması, bir manzarayı çizme ustalığı, bir gün doğuşu, bir kokunun anlatılışı, bir şefkat gösterisi... Bütün bunlarda Yaşar Kemal'in kabiliyeti eşsiz.''
*
Anne Philippe
*****
İngiliz Basınından
*
''Yaşar Kemal, büyük Rus yazarlarına has bir özellik gösteriyor. İşlediği konunun en ince ayrıntılarına kadar inmesi, onun eserini hayattan daha canlı bir hale getiriyor.''
*
Sunday Telegraph
*****
'' Yaşar Kemal'de büyük romancının bütün nitelikleri var.''
*
British Books

******
Çukurova'da, pamuk toplayarak yaşamlarını sürdürme mücadelesi veren bir köy halkının hikayesidir Yer Demir Gök Bakır. Adil'in her yıl köy halkından aldığı ücreti, o yıl köy halkının ödeyemeyişiyle başlar hikaye ve bu korku kitabın tamamında hakimdir. Ve bu korkunun yanısıra köyün en dürüst ve dobra insanı olan Taşbaş'a atfettikleri ermişlik makamıyla, hikaye başka örgülerde de devam eder. Küçüğünden büyüğüne, olağanüstü hikayeleri, inanılmaz bir hayal gücüyle besleyen bu halkın içinde, köy muhtarı Sefer, küçük Hasan ve onun ailesi ve susma yeminiyle adeta çıldırtan Meryemce Ana baş kahramanlardır.
*
Hikaye kaba taslak budur ama asıl sözü edilecek, sanırım Yaşar Kemal'İn yazma üslubudur. Bu konuyu, Fransız basınında Anne Philippe'in de belirttiği gibi; korkuyu, hayalleri, baharı ve daha nice yönüyle hayatı o kadar güzel betimlemiştir ki, okuyucu adeta içinde yaşar hale gelir. Küçük bir örnek:

''Bozkırda bahar çıldırmıştı. Her yıl olduğundan bin beter. Çiçeklerin sapları bir parmak boyunda var yok, kısa, küt olur. Bozkır çiçeklerinin renkleri alabildiğine parlaktır. Kırmızıysa, böyle bir kırmızı hiç bir yerde görülmüş değildir... Sarısı, mavisi, turuncusu da öyledir. Gece karanlığında bile gözükürler. Kokuları keskindir. Bu yüzden, üstünde çiçek olsun olmasın, eğil, bozkır toprağını kokla, mis gibi kokar. Bir avuç toprak alıp koynuna koy, günlerce acı, keskin, baş döndürücü bozkır çiçekleriyle kokarsın. İyicene, çıkmamacasına toprağa sinmiştir koku.'' (sayfa 421)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...