26 Ocak 2020 Pazar

Didem Madak - Ahlar Ağacı

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..)
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı. (..) (Sayfa: 13)
***
(..) Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından. (..)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı'ya:
Olanlar oldu Tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla.! (..) (Sayfa: 15)

***
(..)
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum.?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumda dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah.. dedim sonra,
Ah.! (..) (Sayfa: 16)

***
(..) Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, (..) (Sayfa: 17)
***
(..) İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına,
İşte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında
Sayısız ah dökülürdü toprağa. (..) (Sayfa: 18)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..)
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.
(..)
İsmini yazardı herkes onun bağrına,
Ah derdi o, ah.! (..) 

(..) Bıçağın ucundaydı insanların hafızası
''İnsan unutandır
ve insan unutulmaya mahkûm olandır.'' 

(..) Ne çok dikenin vardı Tanrım.!
Ne çok isterdim,
Sana sarılamazdım.
Ve şöyle derdim o zaman:
Ah.! (..) 
(Sayfa: 19)
***
(..) Ahlat ahların ağacıydı,
Yaşlanmaya başlayanların,
İtiraf edilememiş aşkların (..) 

Ve yanılmıyorsam yalnız insanların,
Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman. (..)

(Sayfa: 20)
#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Rengârenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma,
Mavi, mor, kırmızı ve yeşil,
İstedim, hep istedim,
Sen iste derdim, iste yeter ki
Vereyim.
Her istediğimi verdim.
Arttım, fazlalaştım,
Eksikli yaşamaktan.
Ahlar ağacıyım, gibisi fazla.
Başka bir şey istemem
Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma,
Hesabımı tam vermekten başka. (..) 

Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta. (..) 
(Sayfa: 21)
#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Vasiyetimdir:
En güçlülerinden seçilsin
Beni taşıyacak olanlar.
Ahtım olsun,
Yükleri ağırlaşsın diye iyice,
Tabutumun içinde tepineceğim. (..) (Sayfa: 22)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Ya siz,
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat.?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak.? (..) (Sayfa: 23)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Raylar uzanırdı içimde kilometrelerce
Bir kara yılan gibi,
Bilemezdim menzil neresi.?
*
Ah.. dedim sonra
Ve acilen makas değiştirdim.
İç ses, diye söylendim,
Raydan çıkma bundan sonra. (..) (Sayfa: 26)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) ''Bir Arap şairi şöyle dermiş,
Savaşta yenilen halkına,
Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır.!'' (..) (Sayfa: 28)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Ama yazgısını yaldızlı çokomel kâğıtları gibi,
Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.
Yıllarca biriktirdim
rengârenk çokomel kâğıtlarını kitap aralarında.
Âşık olduğumda,
çikolata kokardı kırmızı yazgım.
Hayatıma hayat diyemem artık.
Son yazgım her sonbahar onu
biraz daha fazla, ömür yaptı.
Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık.
*
Kara yazgımı şimdi kim bilir
Hangi kitabın arasında saklıyorsun Tanrım.?
Ah.. dedim sonra
Ah.! (..) (Sayfa: 29)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Bir zamanlar meydan okumak isterdim.
Kaç meydanını okudum da bu hayatın
Yalnızca iki harf öğrendim:
A
H.!
*
Ah benim nergis kokulu cehaletim..
Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda
Anlatmak isterdin kendini durmadan
Bir bardağa bile olsa.
Ne diyecektin, ne söyleyecektin
Şairlerin şahı olsan,
Bir AH'dan başka.
Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.
AH.! (..) (Sayfa: 31)

***
(..) İç ses, diye söylendim.
Gel.!
Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla. (..) (Sayfa: 32)

#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Vasiyetimdir:
Bin ahımın hakkı toprağa kalsın.. (Sayfa: 33)
***
SİZ AŞKTAN N'ANLARSINIZ BAYIM.?
#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım.! (..) (Sayfa: 35)
***
(..) Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım.! (..) (Sayfa: 36)
***
(..)
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız.! (Sayfa: 38)
***
Kalbimin En Doğusunda
*
(..) Şimdi bana yalnızca
Dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı.
(..) (Sayfa: 39)
#DidemMadak #AhlarAğacı
(..) 
Geçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil
Benim ülkemin geçmişi de acıyor mesela. 
(..)
Kim bir şairi kırsa
Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela
Bilirim kim dokunsa şiire
Eline bir kıymık saplanacak.
Bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
Yorgunum oysa

Durmadan kendime bir tunç uyak aramaktan. (..) (Sayfa: 40)
***
(..)
Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim,
Sözler vardı içimde işe yaramayan
Sözlerle konuştum karanlıkla..
Önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
Sözler..
Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan. (Sayfa: 41)
***

(..)
Yine karne parası istiyorlar
Bir gecekonduda oturuyor kalbim oysa
Yağmur yağdıkça
Bir gecekondunun damı gibi içine doğru ağlıyor
(..) (Sayfa: 43)
***
(..)
Saçlarım düşler görüyor
Rengârenk uçuşan balonlar havalanıyor her telinden
Saçlarımda kiraz bahçeleri
Salıncak kuruyor dallarına çocuklar
Hep ben düşüyorum, hep ben,
Ben:
İsmim kara bereli iki çocuktan biri
Ben çocuklardan biri, Fazla yaramaz.
Ne zaman ağlasa
İskambil kupası damlıyor gözlerinden
Rest diyor hep. Ne demekse.?
Ben çocuklardan biri,
Fazla yaşamaz
Ne bir sarmanı var okşayacak
Ne zamanı.
Zamanı sarışın bir kedi olarak yarat baştan Allah'ım
Bırak okşayayım.
Esirge ve bağışla beni gerçekten
Bırak düşlerimde kaybolayım
(..) (Sayfa: 45)
***
(..)
Bir ağıt olarak yak beni Allah'ım
Parmaklarına kına olayım hayatın.
Affet bu siyah ve transparan duayı.
Ben zaten gecenin arka cebinde falçatayım. (Sayfa: 46)
***
Aşk mektupları elbette yakılmalı,
geçmiş en soylu yakacaktır.
*
Nabokov
*
(..)
Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Polyanna (..) (Sayfa: 47)
***
(..)
Kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım.
Birkaç kış geçti Polyanna
Ben hep mahzun kaldım.
Kocaman bir kardanadam yaptı içime bir çocuk şair
Tuhaf şarkılar mırıldanarak: Şiirime kenar süsü olsam ben
--------------------------Bir kenar süsünün gülü olsam ben
--------------------------Sarı deftere tuttuğum bir günlük
--------------------------Aşk olsam ben.. (..) (Sayfa: 48)
***
(..)
Ben sevgilisi çile olan bir gelindim Polyanna
Gel derdim gel, kim olursan ol yine gel..
(..)
Işıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak Polyanna.
Secde eden alnımı
Şarap içen dudağımla öpmek istedim.
(..)
Beyaz bir günahtır aramak kimi zaman Polyanna. (..) (Sayfa: 49)
***
(..)
Hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Polyanna
Çimento, demir, çamur..
Duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
En üst kattan düşerdim her gün
Esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
Hayatım bir mutluluk inşaatıydı Polyanna
Sana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma
Cevap beklediğim zamanlarda.. 
(..)
Bir kitaba bir cüz olamadım.
Yukarıdan aşağı, yedi harfli battal boy bir intiharı denedim.
Hiçbir bulmacayı tamamlayamadım.
Bir kediyi okşasam ellerim yumuşardı
Biri okşasam bir yumuşardı
Bire ''BİR'' olamadım. (Sayfa: 51)
***
(..)
Sana bu son mektubu,
Artık senden mektup beklemediğimi söylemek için
yazıyorum Polyanna
Son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak. (Sayfa: 52)
***
(..)
Yıl 2000
Tekke ve zaviyeleri kapatıldı kalbimin
(..)
Ütüsüz giyerim karabasanlarımı
Sakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı
(..)
Yağmursa unutulmuş bir Tanrı'yla ahbabım
Balkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım,
Deterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrı'yla
Ben böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım,
O kirli beyaz gömleğim. (..) (Sayfa: 54)
***
(..)
Sağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru.
(..)
Çorba pişirmek istiyorum,
sonra kalkıp ekmek kızartmak,
Bıçağın ucuyla kazımak aşkı fazla kızardığında.
Söyleyin ateşe,
Ruhunu üflemesin benden gayrısına. (..) (Sayfa: 55)
***
(..)
Bir şaşkınlık şarkısı olarak besteliyorum aşkı
Kaprisli notalar, huysuz sololarla
Bekçisi olmayan geceler denk geliyor bana,
Çaresiz bekliyorum,
Düdük çalıyorum,
İki el ateş ediyorum havaya.
Gecenin bir yarısı oturup ağlıyorum bir çocuk parkında
Ulumak gibi ağlıyorum
Köpekler koşuyor sağımda solumda
Tanrım.!
Diyorum sadece
Başka bir şey diyemiyorum zaten o an.
İyi niyetli ve sevimli bir kızdan kalanlar
Sallanıyor durmadan boş salıncaklarda
''Üzgünüm'' diyor,
Bir mutluluk şiiri yazamam bu saatten sonra.!
(..) (Sayfa: 56)
***
(..)
Sen tuz ol en iyisi sevgilim
Ben ekmekle duruma müdahale edeyim.
(..)
Beni tasfiye ve tavsiye arasındaki karışıklıkta
Müsait bir yerde bırak sevgilim.
Hem otuzumu geçtim azıcık
Gerisini ben yürürüm artık.
Çizgili olsun, buruşsun yüzü,
Şiirlerim için yaşlanma etkilerini geciktirici krem
-----------------kullanmayacağım. (..) (Sayfa: 57)
***
(..)
Ben sevgilim..
Bir çocuk bayramı gibi yaşamak isterdim her aşkı
Cezaya kaldım.
Bir mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı
İmlâmı iyice bozsam da fark etmez artık.
Kime ne ''de-da''ları ayırmasam.?
Noktalarda durmasam,
Bir ünleme koşsam yalnızca,
Sonu uçmak olan bir çığlığa.
Kime ne anlatarak bitirsem hayatımı.?
Ölümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık. (..) (Sayfa: 58)
***
(..)
Anna Karanina'yı taklit ediyor zaman,
Atıyor kendini raylara.
Neden her aşk
Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka. (..) (Sayfa: 59)
***
(..)
Lokum getirmişti ve kitap,
Ben ruhunu getirsin istemiştim oysa.
Onu da tam buradan attım.
Ben ne de olsa yakıp yıkanlar listesinde
Ölü ya da diri arananlardanım.
(..)
Uçurumlarda tenzilat varken hazır
Uçalım, hadi uçalım
Ben nasıl olsa
Bu müsveddelerin ortasında yalnızım. (Sayfa: 60)
***

(..)
Bir bakardım eğilmiş su içiyor
Gamzelerinden kuşlar.
Bir bakardım gözlerinde
Güneşli ve sıcak iki hurma.
(..)
Sigaramdan kopup giden iki kıvılcım
Merak ederdim ne konuşurlar aralarında.? (..) (Sayfa: 61)
***
(..)
Kardeşim, biriciğim, kimse yoksulluğu benim için
Böyle sevimli kılmadı şimdiye kadar. (..) (Sayfa: 62)
***
(..)
Kardeşim, biriciğim
Bazı yaralar yararlıdır buna inan,
Bazı yaraların ortasından küçücük bir el,
Sanki geçmişine çiçek uzatır,
Bazı yaralardan sızan kanla,
Tüm geleceğin yıkanır.
Bazı yaralar..
Sayıyorum, sayıyorum
Hiç bitmiyor güller
Sensiz hiç bitmiyor zaman.
Belki saymayı mutsuzlar bulmuştur.
Mutsuzlar hep sayar.
Bizler mihsabıyız hayatın,
Tam on gün oldu,
Gamzelerinden su içmiyor kuşlar.
Kardeşim, biriciğim
Hadi çık o karanlık kuyudan. (Sayfa: 64)
***
(..)
Cesaretim bir süredir gözaltında
İhzar müzekkeremi kendim yazdım
Tehlikeli sayılmam artık.
Kalbimin kalın kitabının arasında kuruttum
Onu orada
Beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum.
Kalbim.!
Şiirimin Hacer’ül esved taşı
Hadi ama baylar,
Bakın kaldıramıyorum,
Yardım edin de şunu yerine koyalım.
(..) (Sayfa: 66)
***
(..)
Hay.!
Keşke susmanın muhabbet kuşu olaydım.
Ters Pinokyo olmak istiyorum Gepetto Usta
Kötülüklere boğulup
İnsanlıktan çıkmak istiyorum artık.!
Kafam karışık ama
Yetişir.!
Bir beyaz balinanın karnında uyumak istiyorum artık.
Camdan papuçlarım kırık.
Prens de bulamaz beni artık.
Hayata söyleyin bundan sonra gitsin
Anlamını masallarda arasın
Hay.!
Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım
Da çiçekler açsın ruhunuz.
Hadi alkışlayın.!
Biliyorum hâlâ biraz safım.
*
Keşfettim
Küçük ruhlarınızdaki büyük Amerika’yı
Hadi alkışlayın.!
BU SİZİN BAŞARINIZ. (Sayfa: 67)
***
(..)
Sanırdım
Yanağımın sıcağına göç ediyor kırlangıçlar
Beni anla.
Geçti ömrüm iklimden iklime
Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasında
Yorgunum, kahvem çamur gibi
Batmaya da razıyım, artık beni anla
Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma. (Sayfa: 73)

25 Ocak 2020 Cumartesi

Tomris Uyar - Dizboyu Papatyalar

(..) Her mektup kuraldışıdır, çünkü eksiktir, söylenmemiş kalır, deneycidir. (..) (Sayfa: 20)
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
(..) Yüreğimde kesik bir güvercin kanat çırpıyor. (..) (Sayfa: 24)
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
- (..) Bu çocukluğun var ya, hiç yitirme onu, bazıları yitirmezler. Sen öyle bir çocuğa benziyorsun. Korun.
- Olur, söz. (Sayfa: 24)

İPEK VE BAKIR - KUYTUDA Öyküsü'nden:
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
(..) Bir şeylerin dışındayım biliyorum. Daha doğrusu bir şeyler bensiz sürüp gidiyor. (..)
(Sayfa: 27)
***
(..) Biz az gülüyoruz, sabahların tadını çıkarıyoruz, balkonlarda az yer tutuyoruz küçüle küçüle, yük olmuyoruz. Zaten gençler dayanamaz sabah havasına. Biz kaç yıl yaşadık, dile kolay, ölüm artık alt edemez bizi. Kaç yıl yaşadıktan sonra hâlâ yaşamak öyle olağan ki.. (..)
(Sayfa: 27)
***
(..)  Yüzümü bir sonraki güne taşıyorum, bozulmuyor artık, kırışması bitti, tanıyan kimse kalmadı ki bozulsun. Kıllarım döküldü, korkmuyorum. Hep böyleydim sanki. İğrendirmedim. (Sayfa: 30)
***
İPEK VE BAKIR - Konuk Öyküsü'nden:
*
(..) Annesi terziydi galiba. Onu kahverengiyle griye; yoksulluğu soylulukla, seçkin bir beğeniyle örten renklere o alıştırmış herhalde. (..) (Sayfa: 32) ***
(..) Gülümsüyor, aramızda olabilir bir uzaklığı kapatmak için. (..) (Sayfa: 32)
***
(..) Gerçeklerin yaşamaya uygulanabileceğini kavradım. İçim ısındı, rahatladım. (..) (Sayfa: 33)
***
(..) Birbirimizden ne beklediğimizi bilirdik, buydu önemli olan, yeterdi. Dürtüklenmeyen, kendine dayalı bir şey. Saatlerce konuşmazdık da oda dolu kalırdı. (Sayfa: 34)
***
(..) Sevinç ansızın değil, usul usul açılır onun yüzünde, kendi tadına vararak ve yüzünden öteye geçmeyi aklına bile getirmeden gözuçlarında yoğunlaşır. (..) (Sayfa: 35)
***
(..)
- Sen çay seversin, diyorum. İki şeker değil mi.?
- Nasıl hatırlıyorsun.? diye şaşırıyor. Pes doğrusu.!

- Hatırlamak değil, diyorum, başka bir şey. Unutmamak belki, diye ekliyorum usulca. (..) (Sayfa: 36)
***
(..) Rahat gerçeklerini ustalıkla sıralıyor: Dinlenmelisin. Yolculuğa çık. Üstüne yeni bir şeyler al. Oku. Gülümsüyor da arada, ama gülümseme değil bu, gözlerine bir gülümseme resmi çiziliyor. Dediklerini duymuyorum artık, bacağımı kaşıyorum uzun uzun, çevremde engel olamayacağım bir hızla oluşan kalınlığı, yağlılığı yarmaya uğraşıyorum. Susarsam bir boşluk çünkü, konuştukça bir eksilme. (..) (Sayfa: 37)
***
(..) Girişken değildim onun sandığı kadar, ama o silikti düpedüz. Bunca silikken, benim yabancılık çektiğim, ayak uyduramadığım bir okulda herkesle kaynaşmıştı. Yetenekli değildi, herkes bilirdi bunu, yine de sevilir sayılırdı; selam verirdi, ölçülüydü, dinlerdi, bileti hazırdı, bacakları yan yana dururdu, girdiği kahvelere, geçtiği sokaklara sesinden bir şeyler katmazdı. Belki bu özellikleriydi. Tanıyorum. Belki değil. Bir çeşit.. ne bileyim.. Akşamüstü inceliyor gitgide. (Sayfa: 38)
***
İPEK VE BAKIR - RÜZGÂRI DÜŞÜN Öyküsü'nden:
*
(..) Ohhh.! günlük güneşlik.. yeşil bir ova ve taylar.. Kutsal sütlü, beyaz köpüklü, yeleli, gür taylar. koşar, koşar.. su iner, açılır. Köpürüyor, bayılacağım, yine gözlerimin önünde bir beyazlık, rüzgâr paralıyor beyazı.. (..) (Sayfa: 41)
***
(..) ..kullanamadığı bu kelimeler birikiyor sanki dudaklarına, ahhhhh.! diyor, başı yere vurana kadar ahhhh.! diyor. (..)
(Sayfa: 42)
***
(..) uğursuzluk başladı. kötü bir şey olacakmış. o zamandan bilirdim ki bizim oraların Tanrısı bağışlamaz. kötü bir şey olacak, kötü bir şey olacak, kötü bir şey olacak. olsa; hasta olsam da bitse. gece bitti, ovalardan doğan sabah güneşi vurdu alnıma, yüreğime sindi, hastalık umudu yok artık.. güneş içleri aydınlatır, elmacık kemikleri beyazlamış yüzlere uyku getirir, sivrilikleri soldurur. (..) (Sayfa: 43)
***
İPEK VE BAKIR - DAĞLAR SADA VERİP SESLENMELİDİR Öyküsünden:
*
Derelerden artakalan ne varsa: sessizlik. (..)
ansızın ağan bir sevinçti sessizlik, içten içe işleyen tuhaf bir gürültüydü. Hazırlanması bütün bir sabahı, o sabahın ilk saatlerini alırdı, sonra ansızın yayılırdı havaya. Her yerde oyun dururdu, çocuk büyürdü, bahçe daha bir yükseltirdi kokularını, ilerdeki kartpostal geminin düdüğünden köpükler taşardı genzimize. Sessizlik egemendi artık, sevinçti ve görünce kendi gücünü, sağlamlığını, dosdoğru güneşin bittiği son çizgiye: denize. (..) (Sayfa: 47-48)
***
(..) O andan akşama kadar taşınan hüzün, akşamüstünün hüznüyle birleşir. (..) (Sayfa: 49)
***
Akşam, bir geçiştirilse. Gecenin deliksiz, çocuksu uykusu bile maya olmaz yeni bir güne. Sabah aynı eskilikle erkenden, hele hava yağmurluysa, odada ışık yanıyorsa. Geceleri yürek, pazenlere sarılı bir saat gibi atar yorganların altında. Başka bir evde mutlaka bir çocuk, kavgasız gecelerin, çorba buğularının ördüğü bir kozanın içinde korunmakta, uyumakta, gelişmektedir gelen güne. Her evin aynı ev oluşu yok o zaman. (..) (Sayfa: 50)
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
(..) Derelerden arta kalan ne varsa: sessizlik. Önce kıyılarına tutuna tutuna gelişir sessizlik, sonra hızlanır, sürer ve görünce kendi egemenliğini, sağlamlığını, dosdoğru güneşin bittiği son çizgiye: denize. (..) (Sayfa: 52)
***
MAZİ KALBİMDE BİR YARADIR - DÜĞÜN Öyküsü'nden:
*
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
(..) ..her diktiği giysiyle sonsuz parçalara bölündüğünü düşünür, biraz daha incelir, giremeyeceği salonlara, şölenlere girip çıkar. Haksız mı.? (..) (Sayfa: 60)
***
(..) Bir rüzgâr esse de bitse. Ciğerlerindeki sızı, boğazındaki gıcık. (..) (Sayfa: 65)
***
MAZİ KALBİMDE BİR YARADIR - GÜN DÖNDÜ Öyküsü'nden:
*
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
(..) Hepsini, ne varsa, sımsıkı kapalı bir kutuya doldurmak, bir ufak delik açmak ve kalan yıllarımı bu usul parıltıyla geçirmek isterdim. (..) (Sayfa: 69)
(..) Kırıklar, zamanında onarılmadı mı büsbütün kırılıyor, durmadan kırılıyor. (..) (Sayfa: 69)
#TomrisUyar #DizboyuPapatyalar
(..) Bağışlamayı, eve kapanmayı babamdan öğrendim ben, günlere laf yetiştirmeyi anamdan. (..)
(Sayfa: 70)
***
(..) Yalnız bir şey var; biliyorum: konuşmalarıma sindi bu yorgunluk. Dağıtıyorum. (..)
(Sayfa: 70)
***
DİZBOYU PAPATYALAR - HALKLARIN EN GÜZELİ Öyküsünden:
*
(..) Yırtıla bozula düzelecek bu dünya ama biz yetişemeyeceğiz nasılsa. (..) (Sayfa: 128)
***
(..) Şimdi sana şurada bir çay ısmarlıyorsam kendi cebimden, o çay benim olsun hiç değilse. Dokunma. Koy paranı cebine. Yürekten kopan bir şeyimiz kalsın bırak. (..) (Sayfa: 129)
***
(..) Yani yoksulluk anlatılmaz be ablam. Yoksulluk yaşanır anca. Gerisi puştluktur. Yani anlatıp. Kanına ekmek banıp o ekmekle semirmektir. Övünmek gibi bir şeydir anladın mı.? Ayıptır. (..)
(Sayfa: 130)
***
(..) Köylü iyidir falan derler ya sizinkiler. Ulan allahsız, basmışsın herifin ümüğüne, ulan herifin her bir çaresi kesik, bir de yüreğini yerli yerinde taşıyacak. İnsaf be.! (..) (Sayfa: 131)
***
DİZBOYU PAPATYALAR -  ŞEN OL BAYBURT Öyküsü'nden: 
*
(..)İnsanı önce kendi soyu yer bitirir, kendi cinsi yağmalar. (..) (Sayfa: 152)
***
DİZ BOYU PAPATYALAR
*
(..) ..yaşamana sıkı sıkı bağlı bir sözlükten seçersin sen kullandığın sözcükleri. Beş yüz sözcük topu topu, olsun.! Varsın yaşaman kadar sınırlı olsun sözcüklerin. Sen bu yüzden tutarlısın zaten, değil mi.? (..) (Sayfa: 159)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...