29 Ağustos 2024 Perşembe

William Blake - Cennet ve Cehennemin Evliliği (Türkçesi: Rahmi G. Öğdül)

 

Kanıt
*
Rintrah gürler ve savurur ateşlerini ağır havada;
Derinlerde sürüklenir kıraç bulutlar.
*
Uysaldı bir zamanlar ve tehlikeli bir yolda,
Adil insan tutturdu yolunu
Ölüm vadisi boyunca.
Güller dikilir dikenlerin bittiği yere,
Ve çorak çalılıkta
Vızıldar bal arıları.
*
Tehlikeli yol yapıldı sonra,
Ve bir ırmak ve bir kaynak
Her uçurum ve mezarda,
Ve ağarmış kemiklerin üzerinde
Kızıl balçık oluşmuş;
*
Kötü kişi terk edene dek rahatlığın yollarını,
Tehlikeli yollarda yürümek ve adil insanı
Çorak iklimlere sürmek uğruna.
*
Şimdi ilerliyor sinsi yılan
İnce bir ağırbaşlılıkla.
Ve öfkeden kuduruyor adil insan
Aslanların dolaştığı yabanlarda.
*
Rintrah gürler ve savurur ateşlerini ağır havada;
Derinlerde sürüklenir kıraç bulutlar. (Sayfa: 9)
*
Yeni bir cennet başlatılıyor ve otuz üç yıl oluyorken ortaya çıkalı, Sonsuz Cehennem yeniden canlanıyor. İşte bak Swedenborg mezarın üzerine tüneyen Melektir; yapıtları, katlanmış keten giysilerdir. Şimdi Edom'un hükümranlığının ve Adem'in Cennete geri dönüşünün zamanıdır. Bakınız İşaya, Bap XXXIV ve XXXV.


Karşıtlıklar olmaksızın ilerleme olmaz. Çekim ile İtim, Us ile Enerji, Aşk ile Nefret İnsani varoluş için gereklidir.
Bu karşıtlıklardan dinsel olanın İyi ve Kötü dediği doğar. İyi, Us'a boyun eğen, edilgin olandır. Kötü, Enerji'den doğan, etkin olandır.
İyi, Cennettir. Kötü, Cehennem. (Sayfa: 11)
*
İblis'in Sesi
*
Tüm Kutsal Kitaplar veya kutsal yasalar aşağıdaki yanılgıların nedenleri olmuşlardır:
*
1) İnsanın gerçekte iki varoluş ilkesi vardır. Yani: bir Beden ve bir Ruh.
*
2) Kötü denen Enerji, sadece Bedenden gelir; ve İyi denen Us yalnızca Ruhtan gelir.
*
3) Tanrı, İnsana Enerjilerinin peşinden gittiği için Sonsuzluk içinde eziyet edecektir.
*
Oysa bunların Karşıtları Doğrudur:
*
1) İnsanın Ruhtan ayrı Bedeni yoktur; çünkü Beden denen, Ruhun bir parçasıdır ve bu çağda Ruhun başlıca giriş yerleri olan beş Duyu tarafından ayırt edilir.
*
2) Enerji tek yaşamdır ve Bedenden gelir; ve Us, Enerjiyi sınırlayan veya dıştan çevreleyendir.
*
3) Enerji Sonsuz Hazdır. (Sayfa: 13)


''Arzuyu kısıtlayanlar, kendi arzuları kısıtlanacak denli zayıf olduğu için yaparlar bunu; ve kısıtlayıcı veya Us, onun yerini ele geçirir ve isteksiz olanı yönetir.
Ve kısıtlandığı için giderek edilginleşir, sonunda yalnızca arzunun gölgesi oluncaya değin.'' (Sayfa: 15)


''Havada yol alan her kuşun beş duyunuzca engellenmiş,
Engin bir haz dünyası olduğunu nasıl bilmezsiniz.?'' (Sayfa: 19)
*
''Hapishaneler Yasanın taşları, Kerhaneler Dinin tuğlaları ile inşa edilir.'' (Sayfa: 21)
*
''Zevk döller, Üzüntü doğurtur.'' (Sayfa: 21)
*
''İnanılması olanaklı her şey hakikatin imgesidir.'' (Sayfa: 21)
*
''Tilki kendi geçimini sağlar, Tanrı ise aslanın geçimini.'' (Sayfa: 23)
*
''Yeterli olandan fazlasını bilmedikçe neyin yeterli olduğunu asla bilemezsin.'' (Sayfa: 23)
*
''Cesarette zayıf olan, kurnazlıkta güçlüdür.'' (Sayfa: 23)


''Eski Ozanlar, bütün duyulur nesneleri, onlara, geliştirilmiş ve sayısız duyularının algılayabileceği her şeyin, ormanların, ırmakların, dağların, göllerin, kentlerin, ulusların adını vererek ve bunların özellikleriyle donatarak, Tanrılar veya Dehalarla canlandırdılar.
Ve özellikle, her bir kentin ve ülkenin dehasını, kendi zihinsel tanrısının altına yerleştirerek incelediler.
Ta ki bazılarının yarar sağladığı ve zihinsel tanrıları gerçek kılmaya veya nesnelerinden soyutlamaya kalkışarak avamı köleleştiren bir dizge oluşuncaya dek; böyle başlamıştır rahiplik.
Şiirsel masallardan tapınma biçimleri çıkararak.
Ve en sonunda, Tanrıların böylesi şeyler buyurmuş olduğunu bildirdiler.
Böylelikle insanlar, Bütün Tanrıların insanın gönlünde barındığını unuttular.'' (Sayfa: 27)
*
''Algının kapıları temizlenirse, her şey insana olduğu gibi, sonsuz olarak gözükecektir.
Çünkü insan, her şeyi mağarasının daracık çatlaklarından görecek denli kendisini kapatmıştır.'' (Sayfa: 33)


''Kanısını asla değiştirmeyen kişi, durgun suya benzer ve zihnin sürüngenlerini yaratır.'' (Sayfa: 43)


''Karşıtlık Hakiki Dostluktur.'' (Sayfa: 45)


''Çünkü yaşayan her şey Kutsaldır.'' (Sayfa: 59)

24 Ağustos 2024 Cumartesi

Kate Chopin - Uyanış (Çeviren: Necla Aytür)


Arka Kapak

*
Kate Chopin (1851-1904) öykü ve romanlarında Louisiana’nın yöresel özelliklerini renkli, değişik yönlerini canlandıran; bu bölgede yaşayan çeşitli toplum katları ve ırklardan insanların yaşayış biçimlerini, geleneklerini, lehçelerini, özellikle de aralarındaki aşk ve cinsellik ilişkilerini korkusuzca ele alan bir yazar. Tutkuyu insanın en doğal, en sağlıklı bir yönü olarak göstermesi kitaplarının yazılıp yayımlandığı yıllarda bağnaz çevrelerce tehlikeli görülmüş, kitaplıklardan çıkarılmış, ölümünden sonra da adı pek anılmaz olmuş. Bu yüzden Kate Chopin Amerika’nın ve dünyanın yeni keşfettiği bir yazar olarak çıkıyor karşımıza. Ele aldığı sorunlar ve bunları ince bir kadın duyarlığı ile ele alışı onun hem eskimezliğini, hem de güncelliğini kanıtlıyor.
*
ÖNSÖZ:
*
''Chopin'e göre doğanın ahlâkla ilintisi yoktur. Ahlâk, insan yapısıdır, yere, zamana göre değişir. İnsan ise, başlangıçta neyse, şimdi de aynıdır, bencil dürtülerle yönetilen bir varlıktır.'' (Sayfa: 8 )
*
''Kate Chopin Uyanış'ta da kadın olmanın anlamını irdeler. 1899 Nisanında ilk kez yayımlanan Uyanış tüm Amerika'da tepkiyle karşılandı. Eleştirmenler yazarın sanatını överken, roman ahlak açısından saldırıya uğradı, St. Louis kütüphanelerinden kaldırıldı. Chopin 1904'te öldüğünde hemen hemen unutulmuştu. Ancak 1970'ten bu yana birçok önemli yazar ve eleştirmen onun gerçekçi ve evrensel yönleri üzerinde duran yazılar yazdılar, roman ve öyküleri birçok kez basıldı. Chopin günümüzde Amerikan yazınında alması gereken yeri almış bulunmaktadır.
Chopin cinselliği, tüm yönleriyle ciddi bir konu olarak ele alıp işleyen ilk Amerikalı kadın yazardır. Tutkuyu insanın en doğal, en sağlıklı bir yönü olarak gösterir. Yetişme biçiminden gelen bir hoşgörü ile insanın bu temel dürtüsünü dengeli, olgun bir tutumla, korkusuzca, üstelik güldürü ögesini de gözardı etmeyerek çizer. Ancak Uyanış'ta olduğu gibi, kadının yerinin kesin çizgilerle belirlendiği bir toplumda, kadının doğurma dürtüsü ile bağdaşmayan bir tutkunun yaşatılabileceği konusunda umutlu değildir. Romanın başkişisi Edna Pontellier, kendini tanıma süreci içinde eş ve anne kimliğinin yeni uyanan kişiliğine hangi ölçüde uyduğunu sorgulamaya başlarken bu gerçeğin de bilincine varacaktır.'' (Sayfa: 9)
*
Necla Aytür
*
''..Farival ikizler ısrar üzerine piyano çalmayı kabul ettiler. Bunlar on dört yaşında kızlardı; vaftiz edilirken Meryem Ana'ya adandıklarından hep onun renkleri olan mavi beyaz renklerle giyinirlerdi.'' (Sayfa: 35)
*
''..''..Bana öyle geliyor ki, genç ve âşık olsam, sıradan bir erkeği sevgime değer bulmazdım.''
''..Sanıyor musunuz ki bir kadın neden sevdiğini bilir.?''..'' (Sayfa: 99)
*
''..bir süre için kendimi toparlayıp düşüneceğim, ne karakterde bir kadın olduğumu kararlaştıracağım, çünkü, açık söylüyorum, bilmiyorum bunu. Bildiğim kuralların tümüne göre, kadın cinsinin çok kötü bir örneğiyim. Ancak gene de böyle olduğuma her nedense kendimi bir türlü inandıramıyorum.'' (Sayfa: 101)


''Geleneklerle önyargıların düz ovasından havalanacak kuşun güçlü kanatları olmalı. Zayıfların, yaralanmış, tükenmiş bir durumda yere geri dönüşlerini görmek üzücüdür.'' (Sayfa: 101)

22 Ağustos 2024 Perşembe

Gabriel García Márquez - Mavi Bir Köpeğin Gözleri (Türkçesi: Nesrin Oral)

Arka Kapak
*
Gabriel Garcia Marquez'in melankolik gençliğinin ilk ürünlerinden olan bu öyküler, olgunluk dönemini müjdeleyen tüm izlenimlere sahip.. Aynı büyüleyici anlatım ve fantastik gerçekçilikle "Ö*lüm ve Şi*ddeti işliyor..
*
CURT MEYER-CLASON'IN SONSÖZÜ:
*
''Garcia Marquez'in dilimize çevrilen kitapları arasında ilk öykülerinin de bulunması gerekir. Bu özellikle onun başyapıtlarını tanıyan okurlar için yararlı olacaktır, çünkü yazarın elyordamıyla içten dışa doğru ilerleyişini, sabır ve titizlikle sınırlarını belirleyişini, içindeki yeni toprakları keşfedişini ve sonunda güvenle evrenini genişletişini görmek öncelikle onlar için aydınlatıcı ve yüreklendirici olacaktır.''
*
Curt Meyer-Clason (Sayfa: 103)

21 Ağustos 2024 Çarşamba

Scholem Alejchem - Ezgiler Ezgisi, Bir Gençliğin Romanı (Çeviren: İ. Hakkı Ünsal)

 

Arka Kapak

*

Ezgiler Ezgisi, Scholem Alejchem'in Tevrat'ın (Eski Ahit'in) "Neşideler Neşidesi" bölümüne dayanarak yazdığı bir aşk öyküsüdür. Bu öyküde, yazar, Yahudi ve Hıristiyan dinbilimcilerin alegorik yorumlarından uzaklaşarak "Neşideler Neşidesi"nin doğal anlamını kendine çıkış noktası almıştır. Yahudi yorumcular bu metinleri Tanrı'nın halkıyla konuşması, Kilise de İsa'nın halkıyla konuşması olarak yorumlamıştır. Yazar, Ezgiler Ezgisi'nde şarkıların gerçek anlamına, yani erotik anlamına yöneliyor: Busi ile Şimek kardeş gibi büyümüşlerdir; Busi'nin ana-babası yoktur. Bazen oyun oynarken Busi'nin üzüntüsü yüzüne vurur. Bu durum Şimek'in yüreğini parçalar, ona göre Busi dünyanın en güzel prensesidir, Hazreti Süleyman'ın sevgililerinden de güzeldir. Birlikte büyürken sevgilerini de büyütürler. Damdaki Kemancı'nın (Sütçü Tevye) yazarı Scholem Alejchem'in bu kısa romanında, büyük yazarlara özgü derin hümanizma bulunmaktadır. Yazar, romanı basılmadan Newyork'ta öldü (1916). Vasiyetine göre, mezarının başında bu yapıtının bazı bölümleri okundu.

*

Ezgiler Ezgisi'ne esin kaynağı olan, Tevrat'ın "Neşideler Neşidesi" ("Ezgiler Ezgisi") bölümü okurun okuma eylemini boyutlandırmak amacıyla kitabın sonuna eklenmiştir.

*

Ezgiler Ezgisinin yazarı Scholem Rabinowitsch (1859-1916), takma adıyla Scholem Alejchem (İbranice anlamı: Selamünaleyküm) olarak bilinir. Klasik Yiddiş yazınının en önemli üç yazarından biridir. Tevrat'a bağlı kalarak İbranice yazmaya başlamasına karşın, daha sonra halk eğilimini de dikkate alarak Yiddiş diliyle yazdı. Birçok Yahudi gibi 1905'te Çarlık Rusya'dan sürülünce ABD'ye yerleşti. Bu ''sınırsız olanaklar ülkesi''ndeki deneyimleri Der Sohn des Kantors adlı romanına yansır. Romanın Rusça çevirisini okuyan Maksim Gorki, ''Hem ağladım, hem güldüm,'' diye yazar. Scholem Alejchem öldüğü zaman, özellikle Sütçü Tevye adlı romanıyla çok ünlü bir yazardı. Damdaki Kemancı adıyla Broadway'de ünlenen bu müzikal bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de sahnelenmiştir.

*

''Ki asoh chammoswass ahawoh.. Çünkü sevgi ölüm kadar güçlüdür. koschoh chischaul kinoh.. ve gayretleri cehennem kadar güçlü. reschofajoh rischpej eesch.. közleri yalımlı.. schal'hawassjoh.. Efendinin yalımı..'' (Sayfa: 68-69)
*

''Başlangıç, en kötü başlangıç bile daha iyidir, en iyi sondan.'' (Sayfa: 97)

20 Ağustos 2024 Salı

Gülten Akın - Toplu Oyunlar


ARKA KAPAK
Haksızlığa uğramış, acıyı tatmış, dostluğu bellemeye çalışmış, üçkâğıtçıların elinden yakasını kurtarmaya gayret eden, yenilgiyi yengiye dönüştürmeye uğraşan kahramanlar.

İnsanların ve hayvanların kurban olmaktan öteye gidemediği bir dünya. Ve yolumuzu ışıtan şiirsel bir dil. Büyük bir ozandan şiir tadında oyunlar.


KELOĞLAN:
*
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler. (Sayfa: 162)

13 Ağustos 2024 Salı

Hasan Hüseyin Korkmazgil - Haziranda Ölmek Zor, Kızılkuğu


EŞİKTE SÖYLEŞİ:

*
''..bitmiş şiir, yani kâğıda basılmış şiir, arenada kanlar içinde yatan boğa ve onun başında yapayalnız dikilip duran matador gibidir bence, acı verir bana. Oyun bitmiş, devinim bitmiş, döngü kapanmıştır. Döngü, durallıktır; sevmem durallığı. Havanın durgunluğunu bile sevmem. Ölü boğanın başucunda, kılıcı elinde, gözleri yerde, yaslı yaslı, suçlu suçlu dikilip duran şu yapayalnız, şu ağlamaklı genç adam da kim.? Ben miyim o.?
Hayır.!
Beni coşturan, yerde kanlar içinde yatan şu boğa değil, bana şimşekli boynuzlarla saldıran o boğadır. Sevişmek ve sevişmeyi bitirmek. Biri coşkunluktur, biri bitmişlik, tükenmişlik. Onun içindir ki, bana yenilen şiiri bırakır kaçarım ben; kaçarım ve boğuşulacak başka bir şiir ararım. Basılmış bitmiş şiirlerimi çimdikleyip durmamın nedeni de budur.
Haziranda Ölmek Zor'u ellerinize bırakıyorum.''
*
H.H, Ankara, Ekim 1976 (Sayfa: 9-10)

İkinci Basım İçin:
*
DİLERİM ONÜÇÜNCÜ AYDA ÖLESİNİZ.!


''Haziran'da Ölmek Zor'u bana imzalatmaya gelen kimi dostlar, sevgiyle soruyorlardı:
''Haziranda ölmek zor da, temmuzda, ağustosta, mayısta kolay mı.?''
Ben de şöyle diyordum onlara:
''Dilerim onüçüncü ayda ölesiniz.!''
''Onüçüncü ay yok ki.!''
''Öyleyse çok yaşayın.!''
*
Kitapların adlarının bir anlamı, bir gerekçesi vardır elbette. Benim ülkemde haziran, gülgelincik-kiraz ayıdır. Yoksunluklarla geçen kıştan sonra gelen allı-güllü haziran, gerçek bir şenlik, bir şölendir. İsterim ki hiçbir canlı acı çekmesin, ölümün yüzünü görmesin bu güzel ayda.
1963'leri anımsıyorum. Gazeteciyim. Haftanın kimi günleri sabaha değin çalışıyorum basımevinde. Sokağa çıkma yasağı var. Görevli kartı verilmiş bana. Gecenin herhangi bir saati işten çıkıyor, yorgun argın evime dönüyorum. ''Hava leylak/ve tomurcuk kokuyor.''
3 Haziran 1963. Duyuyorum ki Nâzım Hikmet ölmüş. Bir sanatçı için, böyle bir haberi soğukkanlılıkla karşılamak olanaksız.! ''Hava leylak/ve tomurcuk kokuyor/uy anam anam/haziranda ölmek zor'' dizeleri dökülüyor dudaklarımdan.
2 Haziran 1970.. Duyuyorum ki Orhan Kemal ölmüş. Yine aynı dizeler, yine kendiliğinden..
1976'lara değin, bu türden acılarla doldum; dizeler beni bir kitaba zorluyordu. İşte, Haziranda Ölmek Zor böyle oluştu. 1976'larda ve 1977 ocak ayında basıldı.'' (Sayfa: 11-12)
*
H.H.
31 Ağustos 1982, Ankara


ULANI DA
KARACOĞLAN
ULANI
*
hangi kadına baksam
-----karşımda karacoğlan
hangi kadınla yatsam
-----karacoğlan kokuyor
*
ulan insaf bre hey
ne göz kalmış bakılmadık, feleksiz.!
ne döş kalmış öpülmedik, kitapsız.!
mor dağların yeli m’oldun esersin
haziranın gülü m’oldun tütersin
gurbet ilin yolu m’oldun, muratsız
-----sıla sıla özlem özlem gezersin
ulan insaf bre hey.!
*
aç kurt gibi ne dalarsın sürüye
gerdanı benliye boyu selviye
anasının dizinde körpe kuzuya
amanı da karacoğlan amanı
biz biliriz yiğit ile yamanı
çukurova toprağına inen dumanı
-----bizim şu dağlarda kar eylemişsin
ulan insaf bre hey.!
*
bu dünyaya biz de geldik gideriz
güzeller içinde yârsız gezeriz
karacoğlan sevdi diye susarız
ulanı da karacoğlan ulanı
biz severiz allı pullu yalanı
öptün diye koynumdaki yatanı
güller diken diken değer elime
morlar kızıl kızıl yakar elimi
sevdiceğim sövgü olur dilime
ulan insaf bre hey.!
*
hemeni de karacaoğlan hemeni
biz söyledik dilimize geleni
göz ucundan bal küpünden güleni
-----yazdık defter defter destan eyledik.!
çağdaş ozan der ki yellerim düşük
ateşim yanmıyor çömleğim pişik
karacaoğlan saygısından aşılmaz eşik
geldi artık buramıza, feleksiz.!
bırak artık yakamızı, kitapsız.!
yeter artık dillediğin, muratsız.!
al sazını çık aradan, bacanak.!
hele bırak
-----azıcık da biz yanak.!
*
ulan insaf bre hey.!
ulan çapraz ulan yanık ulan sevdâlı.!
hangi kadına baksam
-----karşımda karacoğlan
hangi kadınla yatsam
-----karacoğlan kokuyor ulan insaf bre hey.! (Sayfa: 15-18)



UZUN
ESKİ
SATICI
*
geyik koymuş dokumanın üstüne
yol geçirmiş dokumanın üstünden
ağaç dikmiş yol üstüne pembeden
pusu kurmuş dağbaşında geceden
balık düşmüş namlusuna çinceden
sanki bunu bilir gibi önceden
türkü yakmış ibrişimden inceden
sümbülceden lâleceden gülceden
*
---fistanı da allı güllü basmadan
---gelin olmuş ondördüne basmadan
---uzat elin karanlıklar basmadan
---çiçek devşir üzerimden sevdiğim
---toprağıma basmadan
*
uuuuy dağların öteyüzü bakışların arkası
ayrılığın yanıbaşı sevdânın yangerisi
uuuuy gecemin sabahı da ikindimin öğlesi
ha sen bunu bastın basma, basa ko
ha sen bunu yazdın yazma, yaza ko
ha sen bunu çizdin çizik, çize ko
ya nedendir öttün beni kuş gibi
açtın beni leylâk leylâk/ gördün beni düş gibi
uuuuy yakının ötesi de ötelerin berisi
neden kıydın bende bana/ kor ateşte kül gibi
*
---fistanı da allı güllü basmadan
---gelin olmuş ondördüne basmadan
---uzat elin karanlıklar basmadan
---çiçek devşir üzerimden sevdiğim
---toprağıma basmadan
*
dandini de deli gönül dandini
avcı vurmuş geyik diye kendini
uzun eski satıcıyım basma satarım
yeşile gül katarım gülü sümbül yaparım
geyik meler yavru yavru dağları
aslan dersen kan içinde elleri
gelinler hey güzeller hey kızlar hey
türkü türkü nakışlarım yolları
kuşlar uçar hilâl hilâl mestine
yıldız kayar elâ gözler üstüne
basadurmuş dağlar dağlar üstüne
ben bilemem bu dağların üstü ne
bu düşlerin benceğize kastı ne
gelinler hey güzeller hey kızlar hey
*
uzun eski satıcıyım sevda satarım
sevda satar aç yatarım çağlar üstüne
bileklerim taa ezelden kandan kınalı
gelinler hey güzeller hey kızlar hey
*
---fistanı da allı güllü basmadan
---gelin olmuş ondördüne basmadan
---uzat elin karanlıklar basmadan
---çiçek devşir üzerimden sevdiğim
---toprağıma basmadan (Sayfa: 27-30)


HAZİRANDA
ÖLMEK
ZOR
*
orhan kemal'in güzel anısına
*
işten çıktım
sokaktayım
---elim yüzüm üstüm başım gazete
*
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
---sokağa çıkmak yasak
*
sokaktayım
gece leylâk
---ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam haziranda ölmek zor.!
*
havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
---ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar.!
kopuk bir kol sokakta
---çırpınıp durur
*
çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
---ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
---susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
---unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
---vurmuşum sokaklara
*
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
---dallarda insan iskeletleri
*
asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'ı
---belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
---sarı yapraklar gibi
*
asmak neyi kurtarır
---sarı sarı yaprakları kuru dallara.?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
---ne anlatır bir ağaç.?
hani rüzgâr
hani kuş
---hani nerde rüzgârlı kuş sesleri.?
*
asılmak sorun değil
---asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
---budur işte asıl sorun.!
*
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
---ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan.!
*
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
---kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
*
işten çıktım
elim yüzüm üstüm başım gazete
karanlıkta akan bir su
---gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
---ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
---gitme korkusu
*
ah desem
---eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
---tutuşacak soluğum
*
asmak neyi kurtarır
---öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
---güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
---ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
*
ah yavrum
ah güzelim
canım benim/sevdiceğim
---bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
---n'eylersin ki sonu yok.!
gece leylâk
---ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor.!
*
nerdeyim ben
nerdeyim ben
---nerdeyim.?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
---kimsiniz.?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
---göçen kim dünyamızdan.?
*
asmak neyi kurtarır
---öldürmek neyi.?
yolunmuş yaprakları
---ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
----söyler hangi güzelliği.?
*
kökü burda
---yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
---göçtü memet diye diye
-----şafak vakti bir çınar
-------silkeledi kuşlarını
---------güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
---------------------------------------------memet.!»
*
gece leylâk
---ve tomurcuk kokuyor
üstüm başım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
---uy anam anam
---haziranda ölmek zor.!
*
bu acılar
bu ağrılar
---bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız.?
*
kim bu korku
---kim bu umut
ne adına
---kim için.?
*
«uyarına gelirse
---tepemde bir de çınar»
-----demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
---geride kalanlara
*
nerdeyim ben
---nerdeyim.?
kimsiniz siz
---kimsiniz.?
*
yıllar var ki ter içinde
---taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
---3 haziran '63'ü
*
bir kırmızı gül dalı
---şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
---iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
---yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
---iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
*
gece leylâk
---ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstüm başım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
---şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor.!
*
(1977)
*
DİPNOT: 1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire. On üç yılda özümsemişim o olayları, on üç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. 'El elden üstündür, taaa arşa kadar' demiş eskiler (Sayfa: 31-42)


ORMAN 5/
*
bulutu yok yağmuru yok yeli yok
---kalmış vatan çırılçıplak ortada
ne bakınıp durursunuz bre gözsüzler
ne söylenip durursunuz bre dilsizler
---ormanı yakan alçak
---bulutu yakan deyyus
-----gezip durur sokakta
daha ne durursunuz
yapışın yakasına.! (Sayfa: 64)


ELLERİ CEPLERİNDE BİR ŞİİR
*
beni mi sormuştunuz
beni mi soruyorsunuz
beni mi soracaktınız
*
bana bir şey demiştiniz
bana bir şey diyordunuz
bana bir şey diyecektiniz
*
ben mi öldürmüşüm kendimi
ben mi öldürecekmişim kendimi
ben mi öldürürmüşüm
*
bakmayın gözlerime
bakmayın aval aval
---bakıp durmayın
evi yoksa bir kimsenin
---sokağı da yok demektir
sokağı olmayanın
---caddesi olur mu baylar
*
caddesi olmayanın
kenti olur mu
olursa nasıl olur
olmazsa nasıl olmaz
çalıştırın makinayı azıcık baylar
tra lâl lâl lâl lâl lâm
*
hadi hadi
bırakın salaklığı
bakmayın gözlerime
bakıp durmayın
işsizim yersizim yurtsuzum diye
öldürecek filan değilim kendimi baylar
şu koskoca ülkede milyonların içinde
nedir ki bir benceğiz
bir yaprak eksik olmuş
ne anlar koca çınar
*
ama eğer yüzbinler
ama eğer milyonlar
bakın işte o zaman
o zaman baylar
çok şey anlar koca çınar
*
işte baylar
bu bir şeydir
ve kötü.! (Sayfa: 124-125)


BİR DARGELİRLİNİN GÜNLÜĞÜ
*
pazartesi/
*
uykuya doysak da doymasak da uyanıyoruz
açıyoruz gözlerimizi sokak aydınlığına
çünkü bitmiştir gece
çünkü olmuştur sabah
konuşmaya başlamıştır çünkü çöplükler
*
gözgöze geliyorsun borç listesiyle
aynaya bakmaktan utanmıyorsun
devleti borçlu olan çulsuzun
---utanmaya hakkı yoktur
-----diyorsun
*
çöplükler mi güncelimiz
çöplükler mi ceplerimiz
kusura bakma çöpçü
sıcacık tavşanlarıyız
---yeni yağmış karların biz
*
salı/
*
''yanki go hom'' çekiyor bebecik annesine
---çok sıkı antifaşist kerata
bacağında hippi tipi teksas blucin
---poposunda çok yıldızlı bir bayrak
bana bile rest çekiyor oportünistsin diye
---harçlığını veremezsem dişini gösteriyor
ben mi geri zekâlıyım çok
---o mu yoksa çok üstün
öyle çok karıştı ki davulun sesi
hangi davul bizim köyün
hangi zurna bizimki
---bilen varsa bildirsin
*
çarşamba/
*
uykuya doysak da doymasak da uyanıyoruz
çalıyor kapımızı sokak gerçeği
gazeteyi alıyoruz kapıdan
neyi merak ediyoruz/sorsalar bilemeyiz
yine de bakıyoruz başlıklarına
---şeytan bilmemnesini sokmuş mu diye
*
çaydanlığı sürüyoruz ocağa
kayna suyum kayna suyum
---kayna da çay içeyim
ben böylesi sabahların
---içine de
---içine de
---.........................
o biçim.!
*
perşembe/
*
yumurtacı yoğurtçu sütçü peynirci
yumurta var kardeşim
yoğurt da var süt de var
---peynir de hatta
tavukçuluk satsana sen/inekçilik satsana
şu naylon terliklerden kurabiye yapsana
tezekten teraziye boktan dirhem atsana
kanaryan da vardır belki
gergedanın da
kargaları güldürsen ya ulusal kayganayla
*
bugün kimse gelmesin
aramasın sormasın kimseler beni
kendimden bile kaçıyorum bugün ben
---hiçbir yerdeyim
dostlar da düşmanlar da
---ansınlar beni.!
*
cuma/
*
iki zeytin çeyrek ekmek yarım bardak çaya fit
sekizbuçuk olmuş saat be adam
dokuzda girmelisin iş kampının kalesel kapısından
bulmaca çözmelisin
yün örmelisin
bir kez daha saymalısın çaycının markalarını
kaç gün kalmış aybaşına
---kaç saat
---kaç dakika
bir kez daha bakmalısın
---takvimdeki kapakkızının güzel bacaklarına
kaykılıp sandalyene
azıcık kestirmelisin
sonra tespih çekmelisin bir süre
---''akşam yine akşam yine akşam''
---mef'ûlü mefâilü feûlün
bıktım artık bıktım artık bu işten
fâilâtün fâilâtün feûlün
*
cumartesi/
*
birdenbire anladım
---sabahleyin balkonda gerinmenin güzelliğini
otobüste gözgöze gelip gülümseşmenin
bir bayram kartpostalında denizle bakışmanın
gidilmemiş korularda yaz akşamları
---çam kokulu yellerle öpüşüp koklaşmanın
birdenbire anladım
---eşsiz güzelliğini
*
yüreğin birdenbire neden kabardığını
neden ıslık çaldığını acı çekenin
yeni açmış çiçeklerin neden ağlattığını
---birdenbire anladım
*
ama işte anlamadım nedense
severken ağlatmanın güzelliğini
*
pazar/
*
düşünmek bir şey değil kardeşim
ispinoz da düşünür/basınca kakasına
varolmak olmamak da bir şey demiyor bana
---sığırlar da koyunlar da köpekler de var
varolmaksa bütün amaç
---alın işte bataklıklar işte lağımlar
*
düşündükçe ağrılar saplanıyor başıma
---dağları kâğıt gibi yakabiliyoruz da
---neden orman dikemiyoruz çıplak dağlara
----ormanlı güzellikte yaşamıyoruz.?
---denizleri benzin gibi yakabiliyoruz da
---niçin geberip gidiyoruz çöllerde susuzluktan
----çölleri denize niçin çevirmiyoruz.?
atlasak da zıplasak da ölecek değil miyiz
---neden kıyıyoruz şu insanlara
----neden ö*ldürüyoruz.?
peki neden oynatmıyor şu bilim baba
-----o serçeparmağını.?
peki neden kurtarmıyor şu insanlığı
-----bunca namussuzluk varken dünyada.?
*
bilmek de bilmemek de bir şey demiyor bana
halka takmış burnuna bilim babanın
-----oynatıyor politika
hepsi bu.! (Sayfa: 150-157)


GÜZÜN GÜZÜN
GELEN HÜZÜN:
*
''en kavgacı
en bıçkın
ve en güleç şiirlerimde bile benim
---nabız gibi atıp durur bu hüzün
---güzün güzün
---gelen hüzün
*
ey beni bilmeyenler
---tanımayanlar
konaklayıp geçenler o topraklardan
acı çekin önce biraz
---sonra okuyun şiirlerimi.!'' (Sayfa: 162)



KIZILKUĞU
*
3. BASIM İÇİN ÖNSÖZ:
*
''1970 yazında üç şiir kitabı yazdım:
1) Kızılkuğu-ŞiirinUyanışı
2) Oğlak
3) Ağlasun Ayşafağı''
*
(..)
*
''..kitaba adını veren ''Kızılkuğu-Şiirin Uyanışı'' adlı şiir, işçilik yönünden beni gerçekten yoran bir şiirdir. ''Ağlasun Ayşafağı'' ile aynı günlerde doğan bu şiirde, kimi eleştirmenlerin de belirttikleri gibi, yeni biçimler denemeye, yeni tatlar aramaya çalıştım.''
*
H.H.
Ankara,
Eylül 1980 ve Eylül 1982 (Sayfa: 183-184)


YURTTAN NAKIŞLAR
*
küçük dağ istasyonlarında çocuk yüzlü çuvallar
--------------------------------------[durur
elleri kucaklarında
mormenevşe boyunlu
ve sapan demirinden geçmiş gibi etleri
---kadınlar durur
*
kadınlar
---türkü türkü
kadınlar
---ağıt ağıt
kadınlar ki
---nakış nakış
---göz olmuş gözlemekten
---kadınlar.!
çığrışırlar yaramızda
çığrışırlar bıçak bıçak
---kurşun kurşun
---fitil fitil
-----kadınlar.!
*
bakışları niçin turna katarı
bakışları neden demir parmaklık.?
kapanmış bıçak yarasından da beter sanki ağızları
---kilitli kapılardan da beter
-----kadınlar.
dururlar/nasıl da yorgun
dururlar/nasıl da uzak
bakarlar sıcak sıcak
---nasıl da namlu.!
*
sürgün mü kıran mı deprem mi nedir
nedir yeşildeki bu sarı korku
---ne var havada.?
dalkıran yağmış da sanki/kırılmış ağustosta dalları.!
bunlar mı kurtarmışlar vatanı
nere gitmiş kurtarılan o güzel
nerde kalmış o kadınlar
---bu ağıt kimin.?
aman allah
koyunlar bir yanda meleşir/kuzum kuzum
---bir yanda kuzuları.!
*
küçük dağ istasyonlarında dul kadın bakışlı çuvallar
------------------------------------[durur
bıyıkları toz içinde erkekler durur
duvarda mavzer gibi sarkar omuzlarından
---toprağı yârim sanıp saran kolları
---saramayan kolları/of ooof
---erkekler durur.!
devlet bir güz yağmurudur
---ıslatır çulları çuvalları
---üşür yürek, kocaman.!
umut umut dedikleri bu mudur
hurda yüklü bir marşandiz/takır da tukur
çekip gider gece vakti uzak bozkırdan
---ıpıldar ışıkları
çözüm, çözüm/nerde çözüm
bir yelpikli yolcudur o
eli öflez fenerli bir istasyon memuru
---aydınlatmaz çığlıkları
üşür yürek, kocaman.!
*
küçük dağ istasyonlarında boynu bükük çuvallar
---------------------------------------------[durur
çuvalların içinde bütün bir ömür
---ekmek diye diye
---muhanet diye diye
---bütün bir ömür
çuvalların yanında kadınlar durur
önlüklerinin üstünde çetin elleri
---altında vatan kulu
---umut kulu dölleri
-----kadınlar durur.!
*
bir pınar uzak uzak
---artırır susuzluğu
bir çeşme yaşlı gözdür
---akarken kurur
devlet bir güz yağmurudur
---ıslatır çulları çuvalları
türküleri ağıtları gurbetleriyle
özlemleri öfkeleri kahırlarıyla
---toz toprak içinde bir vatan durur.! (Sayfa: 185-188)
*
AY GÖRDÜM ALLAH:
*
''vay dinini dingilini/bu ne biçim iş
bu oyunu kim yazmış
yoksul yoksulu ezmiş
yiğit canından bezmiş
acıdan tatlı süzmüş
---güzel günler sevdalısı
vay ben bu oyunun içine.!
*
ay doluna doluna
kavak gider yoluna
asma kavak dalına
kuzgun öleş üstüne
insan insan eline
işçi patron koluna
vay ben bu çaprazın içine.!
*
ben böyle dalga gördüm
böyle savaş görmedim
ay gördüm allah'' (Sayfa: 202)


KIZILKUĞU
(şiirin uyanışı)
*
''kemiriyor yeşil tırtıl
kemiriyor yeşil yeşil zamanı
---yemyeşil yaprağını sevincin
kemiriyor kapısını kelebekliğin
kemiriyor kapısını ölümün
---ölümü kanat kanat domuruyor kelebek (Sayfa: 211)
*
''duy mu dedim sana ben
---o yakılmış ormanın son dalının yalnızlığını.?'' (Sayfa: 213)
*
''milyar milyar ışık yılı
---ya o yana ya da bu
varılsa da oralara
sıçrar gezer oralarda o kızılkuğu
*
atladı bak/işte şimdi/duydun mu.?
anlıyorsun/nasıl da zor
görüyorsun/nasıl da güç
nasıl da neye benzer yakandaki o dinozor
---beynindeki o keler
----nasıl da hiçbir şeye
sana ben gel mi dedim/yan mı dedim o sonsuz
------------------------------------[ateşlerde
duy mu dedim sana ben/ey sonsuz merak
---o yakılmış ormanın son dalının yalnızlığını.?'' (Sayfa: 218)
*
''bir kuleden bakar gibi
bakıyordu çocuk adam
---hem kürsüye hem nehre
-----omuzunda adam çocuk
*
kesinlikle sesi yoktu çocuğun
sanki insan biçiminde bir tomurcuktu
domurmuştu yüreğinden adamın
---kaynamıştı omuzuna sessizce'' (Sayfa: 225-226)
*
''ey koca tükenmezlik
her yaprağı başka gülen sonsuz sarmaşık
neredeyiz biz şimdi
neresinde bu sürekli sancının'' (Sayfa: 229)
*
''benim güzel cehennemim/göçmem dünyalılığım/
ekmeğim suyum tuzum
---ateşim/kızılkuğum
gelecek şimdi çıkıp
dayanılmaz bir erkekten bir çocuk gibi
---gelecek çıkıp şimdi
gelecek ve gösterecek gözlerimize
yaşanmamış yanlarını o güzelliğin'' (Sayfa: 236)
*
''upuzundu yerde işçi
kanı göleklenmişti
kendi kanında yüzüp giden
---genç bir kızılkuğuyu andırıyordu
yeşil yeşil yengeçlerdi kıyılarında
---kara kara akreplerdi
-----genişleyip yayılan o kan gölünün
*
yumrukları sıkıktı
evet şöyle sıkıktı
---hayır şöyle sıkıktı
tulumluydu ayrıcana/delikti pençeleri
-----[kundurasının/
dikilmişti önündeki evrensel direk
kuruyorken sürgün süren bir tomruğu andırıyordu
---açmıştı bayrağını ölende ölümsüzlük'' (Sayfa: 240)


''(bir çuval sülük satardı da aç yatardı da es-
kiden/ kaç yıl eskidendi-ben sormadım on-
lar söylemediler/ şimdi banka şimdi holding
şimdi mültimilyoner/bir çuval sülükten mi
çıkartmıştı bu milyonları/şimdi soygun ge-
misinde başkaptan/şimdi rüşvetlerde leşçil
elleri/aşınıyor öpülmekten her gün elleri/ve
başlıyor birden herkes bir çuval sülük satma-
ya/satıp satıp aç yatmaya her gün artarak/her
nedense hiç kimse/bir tek milyonerlik bile bu-
lup çıkartamıyor birçok çuval sülükten/ve de
işte o zaman/başlıyor iblis külâhlı madrabaz-
lar korosu: tra lâl lâl lâl lâl lâm/tra lâl lâl lâl
lâl lâm/ve işte bundan mundan ötürü/korku-
yorlar adamdan/tapıyorlar adama/büyücüdür
falcıdır şeytandır da ondan bundan-diyerek/
paralıdır bankerdir hükümettir-diyerek/yük-
lenip korkularını-kutsayıp korkularını-tapıp
korkularına/ve onlar-o bezirgân lambasının
altında)
*
tam işte o noktada
şeytanca gülüyor kızılkuğum
ve mermerle tunçla tuvalle sözle ezgiyle çıkıp ortaya/
---[kral başlarını yâkut taneler gibi dizip
---[ibrişimlere: ve sübhânallah ve sübhânallah/
ve derken sübhânallah
---yüzden bir eksik
sahrâ gelip çırılçıplak
---uzanıyor tablosuna parisli bir ressamın
---oluyor nü
-----oluyor ölüdoğa'' (Sayfa: 244-245)


benim güzel cehennemim.!
girdim sana bir öpüşten
---yandım senin o çıldırtan ateşlerinde
girdim sana bir yapraktan
---sularda akıp giden bir söğüt yaprağından
bir grevden girdim sana
---oyunlarla karartılan masmavi bir grevden
*
bir umuttan bir kitaptan
okulun kapısında kuruyan kandan
---girdim sana ey cehennemim
dünyada bir başına kalmış ananın
kilitler arkasında suçsuz yatanın
---gözlerinden girdim sana ey cehennemim
zorbalığın maşası bir uşak kurşunundan
bir işkence uzmanının iğrenç kahkahasından
vurguncunun bakışından
---korkusundan satılmışın
bir işsizlik akşamından ey güzel cehennemim
girdim sana bir gurbet sabahından
*
özlemlerden düşlerden
tören tören yalnızlıktan
bir yastıkta ayrılıktan
bulutlardan yıldızlardan
kitaplarda yakılandan
veysel'den aragon'dan
girdim sana acılardan yanılgılardan
---ey güzel cehennemim.!
*
koleradır gelir bulur yoksulu
aman vermez tifo tifüs
satlıcandır uyuzdur/gelir bulur yoksulu
---sırıtır sömürünün sırtlan dişleri
*
eşelenir çöplüklerde güneşli günlerimiz
en güzel yaşlarımız kemirir demirleri
kuzularken vurulan bir cerendir bizde sevinmek
---sırıtır sömürünün sırtlan dişleri
*
yıldırım yıkmaz ocak/depremse ninni ninni/
baharlara sürükler sel sesi beni
sürfelemez sularıma çirkinlik benim
---sırıtmasa sömürünün sırtlan dişleri (Sayfa: 270-272)


sen
---ipe giden suçsuzun bakınan gözlerindesin ey
-----[kızılkuğu
sen
---kurşuna götürülenin kenetli dişlerindesin
suçlayan bakışlarında insanseverin
yargılayan susuşunda
-----ey kızılkuğu.!
*
yüründükçe
yüründükçe
---uzayıp giden yolsun
---biliyorum bunu ben
yaşandıkça
yaşandıkça
---güzelleşen iğretisin
---biliyorum bunu ben
gene de yetmiyor fizik kimya ve matematik
---ey kızılkuğu
-----sevmeyi anlamaya.!
*
sen o/bulup bulup yitirdiğimiz
sen o/parça parça alıp getirdiğimiz
sen belki de hiç görmeden gösterdiğimiz
---belki de hiç duymadan duyduğumuzsun
-----ey kızılkuğu.!
*
aranılan değilsin sen/ey kızılkuğu
---aramanın belki de ta kendisisin
suya mıdır ne belli susuzluğumuz
---yoksa suya kavuşmak tutkusu mu.?
ölmek midir korktuğumuz bir yaşam boyu
---yoksa ölüm korkusu mu
-----ey kızılkuğu.!
yetmiyor fizik kimya ve matematik
yetmiyor bulup bulup pazara sürdüklerimiz
---sevdayı anlamaya.!
*
yana yana girmek o güzel cehenneme
yana yana geçmek o güzel cehennemden
varmak sana/apaydınlık bir sabahta
---uçar gibi güneşe
bilmek seni/dokunmak aydınlığa/
---doymak gibi sevişmeye
sezinlemek duyumsamak yaşamak seni
---ve yok olmak seninle aynı ateşte
-----ey kızılkuğu.!
*
ellerim seçemiyor
---kandan
-----yalandan
gözlerim göremiyor seni ey gerçek
göremiyor gözlerim gözyaşlarından
-----ey kızılkuğu.! (Sayfa: 276-278)


GÜZELLEME
*
dünyanın hiçbir yerinde böyle parlak böyle diri
---[böyle canlı değildir bu yıldızlar
yalnızken görseniz korkarsınız
tutuşmuş tavan gibi sarkar da gökyüzü gözlerinize
---kamaşır gözleriniz
ben işte orda emdim anamı
*
asmanın yaprakları birörnek
yaprakların yanıbaşı serin su
takla atar mavilerde mardinli güvercinler
bulutlar geçip gider uğultulu
şu işsizlik olmasa
geçim derdi olmasa
uzansak serin suyun yanıbaşına
kavaklar hışırdaşsa dinlesek
ishaklar karşı karşı/masallı/
anaç dağlar şantiyeli ormanlı
yüzlerimiz nakış nakış sevdalı
uyusak uyansak gencelsek
açsak radyomuzu sevinsek
balını balına katsak gözlerimizin
gülünü gülüne ellerimizin
---insan olduğumuzu bilsek
kıymasa insan insana
geceler kanamasa
ezim ezim ezilmese şu yürek
*
dünyanın hiçbir yerinde böyle çıplak böyle sivri
---[böyle bereketli değildir bu günışığı
kör olur gözleriniz/bakamazsınız
günler kısa/geceler bitmez tükenmez
---akşamlarsa gözü kanlı bir eşkıyadır
ben işte orda çektim ilk açlık acısını
*
kahvelerde kuytularda bekleşiyorlar
ölüleri dizlerinde/söyleşiyorlar
ne olacak bunun sonu/diyorlar
''yoksa devir döndü, âhir zaman mı.?''
bir dilekçe yazsan bize/diyorlar
bir reçete versen bize/diyorlar
ölmesek de erken erken/diyorlar
okusak da bilim bilim
çalışsak da adam adam
doysak şöyle insan insan/diyorlar/
---anlasak yaşamakta olduğumuzu
feneri bir türlü bulamıyorlar
gözlerine gözlerine saldırıyor karanlık
dolaşıp düşüyorlar kendi gölgelerine
vurulup düşüyorlar ışıksızlıkta
bu dünyayı yağmalatıp çakala
o dünyada çiftlikler düşlüyorlar
ölüleri dizlerinde/düşünüyorlar
*
dünyanın hiçbir yerinde böyle soğuk böyle gür
---[böyle tatlı değildir bu sular
aç karnına içmeyin/ayazlarsınız
ya çelikler çivi çivi/çakar sizi dünyaya
---ya da çeker götürür kara yerin altına
ben işte orda çeliklendim kavgaya
*
birbirlerinin bulaşığında bulaşıkları
kirli suya bulgur basıp kaşıklıyorlar
aç karnına çimiyorlar çelik sularda
---dalak büyütüyorlar
şükürleri birbirlerinin yoksulluğuna
dilekleri uzak durmak beterin beterinden
---ve yel gibi geçip gitmek sıratı
heyheye kaptırıp yüreklerini
kötülerin ardından kuzular gibi
---gidiyorlar gidiyorlar göremiyorlar
*
paraları bir yerlere kaçırıyorlar
etleri ekmekleri sütleri balıkları
kimler niçin nerelere kaçırıyorlar
---görüyorlar biliyorlar soramıyorlar
susuz sümbül gibi büküp boyunlarını
ne olacak bunun sonu/diyorlar
gelmedi mi daha vakti/diyorlar
ah bir gelse ah bir gelse/diyorlar
eskiden uzundalgadan bir ankara'yı
şimdilerde kısadalga ortadalga bütün dünyayı
gene de anlamıyorlar dönen dalgayı
''gak dedikçe et, guk dedikçe kan''
veriyorlar veriyorlar tükenmiyorlar
dizilmişler osmanlının yıkıntısına
ölüleri dizlerinde/düşünüyorlar
*
dünyanın hiçbir yerinde böyle zeki böyle atik böyle
---[yetenekli değildir bu çocuklar
aristo'yu yanıltırlar/afallarsınız
çörçil'e kıç attırırlar ingilizlikte
---hoca'yı çatlatırlar/şaşalarsınız
gel gör ki
---kavanozu dıştan yalar doyarlar
---açlığı kıtlıkla korkutur/çıplak gezerler
ben işte orda düştüm bu çetin yola
*
serçeler duvar deliklerinde bıcırdaşıyor
aç bir eşek uzatıyor uzun vâdiyi
bir beşlik sallanıyor bir ekmek azalıyor
babalar gurbet gezip analar ağıt düzüp
oğlanlar hapis yatıp kızlar sabır işleyip
tefeci tefe vurup kaçakçı horona durup
ne olacak bunun sonu/diyorlar
bir dilekçe yazsan bize/diyorlar
kurtuluşu soruyorlar gelip geçenden
ah bir gelse ah bir gelse/diyorlar
*
salgın mı sanıyorlar kar mı yağmur mu
yoksa posta treni mi devlet babanın
ne sanıyorlarsa kurtuluş denen kuşu
ufuklara dikmişler gözlerini/bekleşiyorlar
güvercindir gelip konacak sanki
gurbetçidir çıkıp gelecek sanki
devletin trenidir çuf çuf edecek sanki
ne sanıyorlarsa kurtuluş denen kuşu
ufuklara dikmişler gözlerini/bekleşiyorlar
*
kuruyor gözlerinin önünde çeşme
kuruyor ellerinin altında fidan
kuruyor yüreklerinde o kutsal öfke
ölüleri dizlerinde/bekleşiyorlar (Sayfa: 283-288)


BİR BABAYI GÖTÜRMEK
*
ekmek dilim dilim
çorba duman-duman
oda sıcacık
*
koca bir gün
---soluksoluğa
işte eller
işte yüzler
işte gözler
---sofrada
sofra sıcacık
*
şu savaşlar
---diyor baba
kahrolsunlar
---diyor ana
bakışıyor çocuklar
ondan ona
ondan ona
---gezinerek gözleri
ocakta gaz
sobada kömür varsa
bulunmasın isterse vazoda çiçek
dünya sıcacık
*
bir kapı açmak karanlığa
ürkütmek gözlerde güvercinleri
ve koparıp bir emekçi babayı namuslu sofrasından
---alıp götürmek bilinmeze
söyleyin ey akşamın renkleri
söyleyin evlerine filelerle dönenler
bir tek baba mıdır bu giden
bir babayı götürmek mi yalnız bu.?
*
şu dilim dilim ekmek
şu duman duman çorba
duvardaki şu resim
radyodaki şu müzik
şu alınlar şu eller
sedirdeki şu kitap
yarıda kalmış dikiş
fısıl fısıl şu soba
pencereden şu dağlar
balkondan şu akasya
şu koltuk şu oyuncak
şu mektup şu dilekçe
hangi bir hangi iki hangi beş
işte amca
işte dayı
---ve işte kardeş
belki de en kötüsü/en acısı belki de
şu incecik kadının karnındaki şu çocuk
*
söyleyin ey akşamın renkleri
sanatçılar düşünürler yöneticiler
söyleyin
---sayrı/yorgun/ve kimsesiz sokakları sevgili
-----[kentimizin
bir tek baba mıdır bu evden giden
bir tek baba mıdır alınıp götürülen belirsizliğe
---söyleyin lütfen.! (Sayfa: 316-318)


DAMLA DAMLA
*
kentin bir başından öbür başına uzanıyor süpürgesi
[çöpçünün
süpürüyor yaldızları
süpürüyor talanları
süpürüp biriktirip yığıyor çöpçü
---özlemi damla damla
---öfkeyi damla damla
---umudu damla damla
-----yığıyor çöpçü
*
dövüyor karayerin karanlık yüreğini kazması
-----[madencinin
dövüyor en eski burçlarını efendiliğin
dövüyor paslı kapılarını sadaka düzeninin
dövüp biriktirip yığıyor işçi
---özlemi damla damla
---öfkeyi damla damla
---umudu damla damla
-----yığıyor işçi
*
yeni yönler yörüngeler
yeni yeni dünyalarda elleri ayakları
zorluyor engelleri/çiziyor
zorluyor sınırları/çiziyor
çiziyor çarşıları yeniden
çiziyor caddeleri yeniden
bir bir değiştiriyor yerlerini aynaların yığınlar
ve köründe sabahın
---akşamın alacasında
üretiyor topraksızlık
üretiyor işsizlik
üretip biriktirip yığıyor herkes
---özlemi damla damla
---öfkeyi damla damla
---umudu damla damla
-----yığıyor herkes
*
ağır ağır
küçük küçük
---ve damla damla
durmadan birikiyor
birikiyor bir yerlerde
-----doluyor
*
ve ben bunu hava gibi su gibi
yüreğimin atışı
kanımın uğultusu
---gibi derinden duyup
-----yaşıyorum etimde
sokak kıpır kıpır
---sofra tedirgin
bir şeyler dolaşıyor elime ayağıma
---irkilip ürperiyor elim ayağım
art odalar bütün bütüne dolu
art odalar tıklım tıklım
dönülecek yer kalmamış art odalarda
---art odalar ateş-barut
*
görüyorum
---birikiyor
duyuyorum
---birikiyor
bilirim de bildiremem
---yaşamak güzel
anlıyorum
---birikiyor
el çırparak izliyorum çocukça
suyun ağır ağır yükselişini (Sayfa: 323-325)


BU GÜNEŞLİ GÜNDE DE
*
1/
*
bana sen diyorsun ki
---o taşa değme sakın
---aralama o perdeyi
---o dalı ırgalama
---mıncıklama o konuyu
---onu bırak şunu al
---onu değil ötekini
---hayır ona dokunma
---elleme sakın şunu
bana sen diyorsun ki
---yürümek okey
---yürüyüşmek no
---kol sallamak yes
---kol sallaşmak nayn
---solo şarkı okey
---koro türkü no
---pikapa okey
---kitaba nayn
*
bana sen diyorsun ki
---caddeler açtırdım gelip geçmeye
---çarşılar donattım gezip görmeye
---vitrinler bezettim durup bakmaya
---yürüsene lan oğlum
---gezsene çarşıları
---imrensene vitrinlere lan oğlum
bana sen diyorsun ki
---işte çayır işte top
-----tepişsenize
---işte bar işte disko
-----tepinsenize
---bakma öyle aval aval yüzüme
---al kızını delikanlım/götür teyzene
---teyzen izin vermezse el şakasına
-----uzanıver annene
*
bak ne güzel yerler açtım ben sana
kahvehane birahane taverna
poker, briç, bezik oyna
bilmiyorsan satranç rulet
-----vur tavlanın kıçına
yiyip içip eğlenin
---eğlenin be çocuklar
dua edin bu günleri verene
inanmayın bize kötü diyene
kâğıtsa işte kâğıt/evladım
baskıysa işte baskı
hem rotatif hem ofset
nişan, nikâh düğün dernek sünnet münnet kartvizit
sümkürün isterseniz
---isterseniz silinin
boş verin çağdaşlığa çağdaş düzeye
muasır medeniyetse
---muasır medeniyet
gerisi vızıt mızıt
*
2/
*
ya ben sana ne diyeyim ey hırtlambolos
ne diyeyim bu güneşli bu güzel günde sana
gömütlük mü burası
---buluntular müzesi mi ne yani.?
korkuyorsan
---yaygara ne
korkmuyorsan
---yaygara ne.?
gel benimle
çık sokağa
kaldır küflü alnını bahar şarkılarına
---dağılsın korkuların
senin küflü duvarında o eski saat
---benimse yüreğimden bahar selleri
bu güneşli günde de bu aptalca pazarlık
olmaz ki hırtlambolos
---olmaz ki be babalık.! (Sayfa: 326-329)

Mikis Theodorakis (Μίκης Θεοδωράκης) - Yapayalnız Kalacaksın Gecenin Ortasında (Yaşamım ve Müziğim) (Türkçesi: Ahmet Cemal)

  ANILARIMIN TÜRKÇE BASIMI İÇİN * --------------MİKİS THEODORAKİS * Anılarımın Türkçeye çevrilen ilk cildine önsöz yazmaktan büyük sevinç du...