Arka Kapak
*
Nikiforos Vrettakos (Νικηφόρος Βρεττάκος), bugün Yunanistan'ın en beğenilen, en çok okunan ozanlarından biri. Isparta'nın Taigetos Dağı yöresinde 1912'de doğdu. Şiire çok küçük yaşta başladı. İlk şiir kitabını, onyedi yaşındayken, 1929'da Gölgelerin ve Işıkların Altında adıyla yayımladı. O günden bu güne aralıksız şiir yazdı. Bellibaşlı şiir kitapları şunlardır: Azrail'in Yolculuğu (1938), Taigetos ve Suskunluğu (1949), Bulanık Sular (1950), Zaman ve Irmak (1957), Evrenin Derinliği (1961), Günebakan (1976), Prometeus ve Bir Günlük Oyun (1981), Akropol'de Tören Yöntemi (1981). Ayrıca Nikos Kazancakis üzerine önemli bir incelemesi (1958), sayısız denemeleri ve düzyazıları vardır. Çıplak ve Çocuk (1939), Barış Üstüne Tartışma (1949), Acı (1969), Aynı Suyun Önünde (1972), gibi. Bugün Yunanistan'ın en sevilen ozanı Nikiforos Vrettakos, tam üç kez 'Devlet Büyük Şiir Ödülü'nü (1940, 1956 ve 1982'de), bir kez 'Atina Akademisi Ödülü'nü (1976'da ve ayrıca ''Uluslararası Asla Ödülü'nü kazanmıştır. Yapıtları hemen hemen bütün Avrupa dillerine çevrilmiştir. Boranla Gelen yazarın, Alman işgali altındaki Yunanistan'da bir yurtseverin acı ve umut dolu notlarından oluşan anlatı türündeki tek yapıtıdır. Nikiforos Vrettakos'un 1945 yılında yazdığı bu kitabı, Yunanca aslından eksiksiz çeviren Panayot Abacı'nın türkçesiyle sunuyoruz.
*
Yazarın birkaç sözü
*
Bu kitabın ilk baskısı 1945'te yapıldı. Kitap, 1942-1943 Alman işgali sırasında tutulan notlara dayanılarak yazıldı. Kitapta anlatılan tüm olaylar gerçektir, yaşanmıştır. İlk biçimiyle yapıt, bir çöküş dönemini yansıtan kimi notların kâğıda dökülmesinden ileriye gidemedi. Bu notların bir gün yeniden ele alınıp işlenmesi gerekiyordu.
Yaşanmış olaylarla duygulanmalar, zamanla içimizde, doğru bir biçimde bölümlenir ve sanat için yararlı, elverişli duruma gelir. Metnin içerdiği anıların etkisinden bugüne dek kurtulamadığımdan, onu yeniden ele almak zorunda kaldım. Şunu da belirtmek isterim ki, Alman işgali sırasındaki bir yandan korku, bir yandan yiğitlik ortamında geçirmiş olduğum ruhsal bunalım sanata dönüşemezdi.
Ve şunu saptadım: Olağanüstü büyük ve derinden etkileyici coşkular, sanatsal yaratıcılığı olumsuz yönde etkilemektedir. O korkunç savaşın bitiminden yirmi yıl geçti. Bu arada yaşam ve sanat üzerine düşünülmesi gereken konu ve sorunlar kuşkusuz büyük ölçüde çoğaldı.
*
Nikiforos Vrettakos (1965) (Sayfa: 5)
*
*
*
''Uzun bir mutsuzluk dönemi sezinler gibiyim. En soylu Avrupa uluslarının, yüzyıllar boyu gözyaşı dökecekleri bir tarihle açıyorum bu parantezi.
1941
Yazılarımla, bugün, kendimi öne sürmekten utanç duyuyorum. Ne ki bu el yazılarının ayrı bir önemi yoktur; açıklayacaklarım dışında. Bu davranışım -tüm yazdıklarım- ağlayarak yastığını ıslatan bir çocuğun davranışından farksızdır. Sanıyorum, tüm insanların ve özellikle dünya adaletine yürekten inanan çocuklarla ozanların hakkıdır bu.
Atina, Komninon sokağı, 27 Aralık.'' (Sayfa: 9)
*
''Arnavutluk cephesinden getirdiğim bütün notlarımı yaktım bu sabah. Bilinmesinde yarar var; ben de, kendimi savaşın içinde buldum, bunu yadırgıyorum oysa; savaştan ürktüğümden değil, çocukluğumdan beri ondan iğrendiğimden ve içimde, kalbime çevrilmiş korkunç bir sil*ah duyduğumdan: Sorumluluk.'' (Sayfa: 11)
*
''Kişinin içine dek işleyen o gür sesin, çağımızdaki ölçüsüz kötülüklere karşı yükselmesi olası mı, Anna.? Seslerin yükselmesi olası mı bugün.? Olası mı.? Çocuksun deme bana Anna. Hayır, Anna, sesler bugün yükselemez.'' (Sayfa: 12)
*
''Savaşan tüm insanlar, barıştan yanadır oysa. Doğaldır ki, savaşı da benimsemezler. Daha doğrusu, kimse, savaşa atılarak kendisini içinden çıkılmaz durumlara düşürmek istemez. Hiç kimse savaşı, yaşamaya yeğ tutmaz. Ne ki.. Gerçekte kimlerdir savaşanlar:? Kuşku yok, savaşanlar ve ölenler, bir buyruğu yerine getirmek zorunda kalanlardır. Oynadıkları oyun, kendi oyunları değil.'' (Sayfa: 13)
*
''Özgürlük, Adalet, Barış.! Yoktur bu denli sulanan başka ağaç. Nerede çiçekleri.? Nerede ürünleri.?'' (Sayfa: 22)
*
''..''Düşün,'' diyorum, ''bir avuç Alman tüm evrene egemen olmak istiyor. Geri kalanlar, onların yaşamalarına izin verecekleri insanlar, onların artıklarıyla sürdürecekler yaşamlarını.''
Elini kaldırıyor, parmağıyla dışarıyı gösteriyor.
''Duyuyor musun.?''
''Neyi.?''
''Umut.''
''Umut mu.?''
''Bayrağı cebinde taşıyan..''
Şaşkınlığımı görüyor.
''Ağız mızıkası çalan çocuk geçiyor.''..'' (Sayfa: 35)
*
''İlk sayfasına Andre Chenier'in bir dizesini yazmış:
Gözyaşı döksün isterim ölümüme erdem.'' (Sayfa: 38)
*
''Çünkü kanın, bütün olup bitenleri algılama yeteneği vardır. Gözü vardır, kulağı vardır, zalimleri adım adım izler. Ölüler de yaşayanlar gibi gözüpek ve korkunçturlar.'' (Sayfa: 48)
*
''Bir gece, bir yabanıl dut ağacının yaprakları arasındaki küçük bir sincabı vurduğumu anımsıyorum. İncecik, içe işleyici bir ses çıkarmıştı.. Meğer beni uyarmış. Oysa ben bunu anlayamamıştım. Yaşamaktan, özgürlükten söz etmek istemiştir kuşkusuz. Öyle değil mi.? O sincap kardeşle tezelden aynı yabanıl dut ağacında bir araya gelmek isterim. Ama bu arada insanlığımı yitirmiş olabilirim. Ne önemi var.? Ne olursa olsun ormanıma döneceğim yeniden. İşim ne benim bu inançsız dünyada.?'' (Sayfa: 52)