31 Ağustos 2024 Cumartesi

Vedat Türkali (Abdülkadir Pirhasan) - Bu Ölü Kalkacak


Arka Kapak

*
Vedat Türkali'nin pek çok eseri gibi 'fırtınalı' bir yayınlanma serüveni olan 'Bu Ölü Kalkacak' TRT oyun yarışmasında 'Övgüye Değer' bulunduktan yıllar sonra Fatih Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelenir. Halkın büyük ilgisiyle karşılanan oyun, yılın ikinci yarısında bir ihbar sonucu sahneden kaldırılır. Açılan dava sonunda aklanır.
Türkali, ortaoyun niteliği ağır basan bu oyunda Hacivat ve Karagöz tiplemeleriyle politik, insani ve düzene dair sorunları hicveder. Son otuz yılda güncelliğinden hiçbir şey yitirmeden bu oyunu severek okuyacağınızı umuyoruz.
*
''70 ya da 71 yılı olacak; TRT, ödüllü bir yarışma açmıştı. Ben de iki oyunla katılmıştım bu yarışmaya. Vedat Türkali imzasıyla yolladığım Dallar Yeşil Olmalı adlı dramatik oyun başarılı diye ödüllendirilirken, Abdülkadir Pirhasan adına giden bu epik oyun, Bu Ölü Kalkacak da, “Övgüye Değer“ bulunmuştu. Gene de epey bir süre ikisi de ilgi görmedi tiyatrolardan. Yıllar sonra bir gün, TRT ÖDÜLLERİ SEÇİCİLER KURULU'ndaki üyeliği sırasında oyunu beğenip aklına koyan değerli tiyatro adamı, yönetmen Hamit Akınlı, BU ÖLÜ KALKACAK'ı Şehir Tiyatrosu'nda sergilemek için bana başvurduğunda, elimde oyunun teksti bile yoktu. Sağ olsun, seçici kurul üyesi iken edinip sakladığı oyunla çalışmalara girişebilmişti Sayın Akınlı. Oyun Fatih Şehir Tiyatrosu'nda oldukça iyi karşılandı. Gün günden artıyordu halkın ilgisi. Yılın ikinci yarısında Üsküdar Tiyatrosu'na geçirilince neredeyse kapalı gişeye gidiyordu ki, bir “ihbar“ sonucu, savcılık kararıyla oyun durduruldu. Güvenlik güçlerine hakaret edildiği savındaydı ihbarcı. Oyunun bir yerine ağır suçlanarak götürülen Karagöz, daha sonra ortaya çıkınca, kollukçulara elli lira vererek ellerinden kurtulduğunu söyler. “Elli liraya babalarını bile satar bunlar,“ diye kapıda bekleşen herifleri gösterir. Bu sözlerle polise hakaret etmiş oluyormuşuz. Savcılığa giden ihbarı yazan da polismiş.! İhbarı, Hamit Bey'le okuyunca hemen gördük; uzun uzun irdeleyip içindeki geleneksel tiyatro öğelerini tek tek ayırarak oyunun ustalıklı biçimde incelemesini veren ihbarcının tiyatro konusunda meslekten bilgileri olan birisi ya da birileri olduğu apaçık göze çarpıyordu. Sıradan bir polisin becereceği iş değildi bu. O dönem, Şehir Tiyatroları'nın başında olan Muhsin Ertuğrul, Dramaturg Ayşın Candan, Yönetmen Hamit Akınlı, Yazar Vedat Türkali için, T.C.K.'nın 159. Maddesi uyarınca, Kadıköy İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 1.4.1976 tarihinde, güvenlik kuvvetlerine hakaretten dava açıldı. Yedi yıl kadar sonra, 1.12. 1982'de aynı mahkemece aklandık. İstenen olmuş, oyunun seyirciyle buluşması engellenmişti.'' (Sayfa: 7-8)



- Sobeee.. Sobe.. Sobe.. Arkamdaki, önümdeki, sağımdaki, solumdaki, sobe..
(Arkaya doğru seslenir.) Çıkın çocuklar sobeledim.
(Sütunların ardından, yanlardan, beş oyuncu daha çıkar, ağır ağır inip birincinin yanına gelirler.)
- (Seyircilere) Siz bakın şaşkın şakın.. Gene ebesiniz.. Yenildiniz oyunda..
- Hangi oyunda yenilmediler ki.. (seyircilere)
Ömrünüz gününüz yenilmekle, yitirmekle.. Yetinmekle.
- Açıkçası kazıklanmakla geçiyor..
- Son kazığı da yediniz mi bizden.? (güler) (Hepsi gülüyorlardır.) (Sayfa: 23)


- (..) Bu kütükler nasıl yanar efendim.?
(Bir an durur, etrafına bakınır, korkuyla fısıldar birden) Kıpkızıl..
(Hepsi birden bir yaygara koparırlar..)
- İmdaat.. Alçak kızıllar..
- Hain kızıllar..
- Yetişin.. Üçler.. Yediler.. Kırklar.
- Kırkbirler.. Yüzkırkbirler.. Yüzkırkikiler..
HEPSİ - Kızıllara ölüm.. (Sayfa: 26)


Taksim Alanı'ndan geçeyim dedim, baktım bir kalabalık, ne oluyor demeye kalmadı, bir sürü herif kudurmuş gibi saldırdı üstüme birden, sen de onlardansın diye bir dayak bir dayak, üstünüze afiyet, hani halt etmiş benim Hacivat'a attığım dayaklar.
On beş gün İşçi Sigortaları'nda yattım. Az kalsın oraya da almıyorlardı. Solcu olmasan dayak yemezdin demezler mi.? Meğer o gün solcuların, hükümet emri ile dayak yemeleri günü imiş. O sokaktan geçenlerin hepsi de solcu sayılırmış o gün. (Sayfa: 28)


KARAGÖZÜN KARISI - Hay gözün kör olsun emi..
Yarabbim, nedir benim çilem.? Babasından ayrı, oğlundan ayrı..
Çekip başımı gideceğim bu evden vallaa..
Al benim canımı da kurtulayım Allahım..
KARAGÖZ - Kırk yılda bir istekte bulundu,
kırma Yarabbim kadıncağızı.. (Sayfa: 29)


HACİVAT - (Perde gazeline başlar. Hacivat yukarda sağda, Karagöz aşağıda soldadır..)
*
Şem'amız küllenmiş artık, eskimiştir perdemiz
Perdeyi kaldırdık artık, şimdi orta yerdeyiz..
*
KARAGÖZ - Doğru söyle köpoğlu, ortanın soluna geçtin..
HACİVAT - Çok dümenler döndürüp bakmak hünerdir kârına
Perde bir kez yırtılınca ar ve nâmus tertemiz
KARAGÖZ - Ha, şimdi ortanın neresine geçersen geç artık..
HACİVAT - İncinen yok çok şükür bir sözcüğünden bizlerin
Bazı topraksız fakirden, bazı zenginlerdeniz..
Bin fakirin ahı varmış çiğnenen her lokmada
Ah-ü-vah'tan anlamaz taştan, yürek erlerdeniz;
Hangi yönden esse bir rüzgâr dönerken ansızın
Biz de şaştık, söylesin erbabı biz kimlerdeniz.?
Efendim demem o demek değil.. Şu alanda, her bakışı alımlı, politikası ılımlı, davranışı çalımlı, konuşması tatlı..
KARAGÖZ - (Şöyle bir diklenir) Patlama geleceğim sandıktan çıkma suratlı..
HACİVAT - Arkadaşlarım olsa.. Ana dilleri Türkçe, baba dilleri Amerikanca olsa..
KARAGÖZ - Bizimle birlik olup da şu enayi takımını kaz gibi yolsa..
HACİVAT - Her alanda tatlı tatlı söyleşsek.. Şu milleti bir seçimlik daha uyutsak.. Diyelim bu seçimlerden sonra da Tanrı işimizi rast getire.. Yâr bana bir eğlence, medeet.. (Sayfa: 40)


DİLEKÇECİ KADININ TÜRKÜSÜ
*
Erkenden kalktım bir sabah
Güneş doğdu doğacak
Mışıl mışıl uyuyordu bizim p*içler
Babalarının koynunda
Fabrika düdükleri başlamamış daha
Uykuda tornalar presler çekiçler
Bir çorba pişirdim sıcak sıcak
Haydin dedim haydin
Gün başlıyor mutluyuz
Sizin de bebeleriniz var mı
Ellerinden tutup götürür müsünüz bayramyerine
Mintanını kirletir raftan şeker ça*lar mı
Benim iki kız iki oğlan
En küçüğü bir yaşında en büyüğü dokuz
Kalkın dedim kalkın
Gün başlıyor mutluyuz
Nerden bileydim daha günün başlamadığını
Okul mokul görmedik yaşım otuz
Çelik halat gibiydi erkeğimin kolları
Yamyassı çıkardılar presten
Ka*hpe dünya dönüp dönüp gidiyor işte
Fabrika da
Onsuz
Bebelerim var benim bugün her seslenişte
Aydınlıktan ışıktan yana
Bakmayın yüzleri sarı
Bakmayın bugün çıplak olduklarına
Ellerinde dünyanın bütün anahtarları
Ayçiçeği gibi umut gözlerinde
Karşınıza çıkacaklar bir gün
Korkusuz.. (Sayfa: 67-68)


ARKADAN VURULANIN TÜRKÜSÜ
*
Ağıt istemem
Türküler isterim iyi günler için
Yumruğunu sıkmanın
Üstlerine yürümenin sırası
Ağıtlar borsalarda dolaşsın
Karalar tutunsun hayınlar vurguncular
Görsünler neylermiş kah*pe kurşun yarası
Kara haber gezsin çarşılarında
Bir gün bitecek annemin gözyaşları
Ben ağıt istemem
Artık hep varım
Yirmi bir yaşında olacağım artık hep
Sırtımdaki mermi ile
Karşılarında.. (Sayfa: 68)


HACİVAT - İlme saygısızlık hiçbir zaman..
*
- Fetvacı Hacivat İbretullah
- Özel okul vurguncusu
- Kapatın gençlere devlet üniversitelerini.. Özel okullar kazansın..
*
HACİVAT - Haylaz. Tembel herifler.. Bilimsel yetersizliğinizden başarısız oluyorsunuz sınavlarda; profesör ne yapsın.?
*
- Özel okullara geçince yeterli oluyoruz hemen..
- Bilimimiz artıyor birden..
- Bastır parayı.. Al diplomayı..
- Haberiniz var mı halkın çektiğinden bilim vurguncuları.?
- Bizim ne çektiğimizden haberiniz var mı.?
- Kantinler soyar bizi, yurtlar soyar..
- Kitap deyip siz soyarsınız..
- Yuuuuuuuuuuu.! (Sayfa: 70)
*
İKİNCİ PERDE:
*
HACİVAT - Bütün ülkede ulusal yas ilan edilmiştir.. Borsalar, ticarethaneler, genel-evler, alışveriş yerleri, randevu evleri, bir süre kapalı kalacak; ve ulusal yas süresince her türden talan, vurgun, hırsızlık, üçkâğıt ve toptan ticaret, ithalat ve ihracata mola verilecektir.. Yurttaşların bu acılı günde, halkımıza yaraşır bir ağırbaşlılıkla bu yokluklara da katlanacaklarına olan inancımızla baş sağlığı ve sabır dileriz. (Sayfa: 77)
*
KARUN BEY'İN VE KARAKULLUKÇUBAŞI'NIN YAŞAM ÖYKÜLERİ:
*
KARUN - Ben anamdan Karun doğmadım
Sonradan olmadır Karun'luğum
Tefecilerle birlik
Bezirgânlıkta birkaç adım
Sıra topraklara gelince
Ne düzen kaldı ülkede ne dirlik
Tanrı da dedi mi yürü ya kulum
Ban anamdan Karun doğmadım
Sonradan olmadır Karun'luğum..
(..)
Tarlalarım ormanlarım uçsuz bucaksız
Kentlerde bacalarım yükselir
Artık bende ayrılır haklı haksız
Dizginler ellerimde
Akla ben gelirim
Şirketler bankalar borsalar deyince. (Sayfa: 83)
*
D. KADIN - Evet.. Kocamdı.. (Yüzünü şefkatle tabuta sürer, okşar.) Gözün arkada kalmasın.. Yetiştireceğim çocuklarımızı.. Ele güne bırakmayacağım onları.. Rahat uyu sen.. Güçlü olacak çocuklarımız, bizden güçlü olacak.. (Sessiz, içten ağlıyordur.)
- Kazada ö*lmüştü senin kocan.. Fabrikada..
D. KADIN - İşçi o.. İzin yok onun tek bir kez ölmesine.. (Dalgın durur, gözleri yaşlıdır) Önce köyde ö*ldü.. Ağanın adamları vu*rdu*lar taşlı tarlada.. Olmaz demiş ağa, olmaz.. Şehre gitsin, orda ö*lsün demiş.. Burda söz olur.. İki paralık ekmeksiz için ona buna söz mü anlatacağım.? Hem nereye gömelim, toprağı yok.. Bir kez de işsiz dolaşırken ö*ldü.. Utanmış eve gelmeye.. ''Ne yüzle çıkacağım çoluk çocuğa.?'' Aç açına dolaşmış günlerce.. İskelenin dibinde bulmuşlar.. Kışındı.. Belediye olmaz dedi.. Sonra preste e*zildi Karun Bey'in fabrikasında.. Sadece iki kolu e*zildi, ö*ldü sayılmaz demişler.. Sonra fabrika kapısında cop vurdular önce.. B*omba da patlamış yanı başında.. Bütün kanı sokağa akmış.. Taşlara.. (Yaşlı yüzünü ağır ağır tabuta sürer) Oldu demişler artık.. Baş kaldırdı, cezasını buldu demişler.. (Sessizlik) (Sayfa: 102-103)

30 Ağustos 2024 Cuma

William Blake - Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları (İngilizce Aslından Çeviren: Selahattin Özpalabıyıklar)

 
Arka Kapak
*
William Blake (1757-1827): İnsan duygularını yalın ve dolaysız bir biçimde anlatarak dneminde farklı bir ifade tarzı yaratan Blake, şair, ressam ve oymabaskı ustasıydı.
Şiir kitaplarının çoğunu kendi resimlemişti.
Duygu ve yaratılış olarak Püriten geleneğe bağlıydı.
Eserlerinde, özel mülkiyete, kilise kurumuna, devlete, yasalara, savaşa ve insanın kendine yabancılaşmasına yol açan çalışma biçimlerine karşı çıktı. Gözlem ve deneyimlerini zengin bir düş gücüyle aktaran William Blake, 1789'da yayımlanan Masumiyet Şarkıları'nda çocukluğun ve doğa ile iç içe yaşamanın hazzını, 1794'de yayımlanan Tecrübe Şarkıları'nda ise toplumsal kurumların baskısından duyulan bunaltıyı yansıtır.
*
MASUMİYET ŞARKILARI, 1789
*
Sunuş
*
Kaval çalarak ıssız vadiler iniyordum
Kavalımla neşeli şarkılar çala çala
Bir bulut üstünde bir çocuk gördüm.
Ve o şöyle söyledi gülerek bana.
*
Bana bir şarkı çal bir Kuzu için:
Ben de bir şarkı çaldım neşeyle,
Kavalcı o şarkıyı gene çalsana --
Ben de çaldım, ağladı işitince.
*
At elinden kavalını o mutlu kavalını
Neşeli şarkılarını kendin söyle sen,
Böylece söyledim aynı şarkıyı
O dinleyip sevincinden ağlarken.
*
Kavalcı şimdi artık otur da sen
Bir kitap yaz herkes okuyabilsin --
Böylece kayboldu gözümün önünden,
Ve ben içi boş bir kamış kopardım.
*
Ve bir köylü kalemi yaptım,
Ve boyadım temiz suyu,
Ve mutlu şarkılarımı yazdım,
Neşelendirmek için her çocuğu. (Sayfa: 2)

*
Küçük Kara Oğlan
*
Anam beni güneyin yabanında doğurdu,
Ve benim rengim kara, ama ah.! beyaz ruhum,
Bir melek gibi beyazdır İngiliz çocuğu;
Ama ben karayım sanki hiç ışık almamışım.
*
Anam bana bir ağacın altında öğretti
Ve günün sıcağında otururken orada,
Beni kucağına alıp öptü okşadı sevdi,
Ve doğuyu göstererek başladı anlatmaya.
*
Şu doğan güneşe bak: Tanrı orada yaşar
Ve ışığını verir ve sıcağını verir. Ve
Çiçekler ve ağaçlar ve hayvanlar ve insanlar
Sabah rahatlık alır öğleyin neşe.
*
Ve dünyada küçücük bir yere konulduk biz,
Sevgi ışınlarına dayanmayı öğrenelim diye.
Ve bu kara vücutlar ve bu güneşyanığı yüz
Bir bulut ve gölgeli bir ormandır sadece.
*
Çünkü ruhlarımız o sıcağa dayanmayı öğrenince
Bulut ortadan kalkacak duyacağız onun sesini,
Çıkın ormandan sevgim ve kaygım diyecek bize,
Neşelenin altın çadırımın etrafında kuzular gibi.
*
Böyle dedi benim anam ve öptü sarılıp bana.
Ben de küçük İngiliz çocuğuna diyorum şimdi.
Ben kara o beyaz buluttan kurtulunca ve etrafında
Neşeliyken Tanrı'nın çadırının kuzular gibi:
*
Onu sıcaktan ben koruyacağım o babamızın
Dizine neşeyle yaslanmaya katlanana dek.
Ve sonra durup gümüş saçına dokunacağım,
Ve onun gibi olacağım, o zaman beni sevecek. (Sayfa: 7-8)


Baca Temizleyici
*
Annem öldüğünde ben çok küçüktüm,
Ve babam beni sattığında daha dilim
Dönmüyordu bile bacacı sözüne. Şimdi işte
Bacanızı temizler ve uyurum is içinde.
*
Küçük Tom Dacre var ya, ağlamıştı kuzu sırtı gibi
Kıvır kıvır saçları kesilirken, ben de dedim ki,
Şşşt Tom boşver, çünkü kafan çıplak kaldığında
Bilirsin kurum zarar vermez beyaz saçına.
*
Ve böylece sakinleşti, ve tam o gece,
Tom uyurken öyle bir hayal görmüş ki,
Dick, Joe, Ned ve Jack, binlerce temizleyici,
Kapkara tabutlara konmuş hepsi,
*
Bir Melek gelmiş elinde parlak bir anahtarla,
Ve tabutları açıp hepsini bırakmış. Sonra
Yeşil bir düzlükten aşağı güle oynaya koşmuşlar,
Bir ırmakta yıkanmış ve Güneşte parlamışlar.
*
Sonra çıplak ve beyaz, bırakıp bütün çantaları arkada,
Bulutların üstüne yükselmiş, eğlenmişler rüzgârda.
Ve Melek Tom'a iyi bir çocuk olursa, Tanrı'nın ona
Baba olacağını söylemiş, ve üzülmeyeceğini bir daha.
*
Ve sonra Tom uyandı, biz de karanlıkta kalkıp
İşe gittik çantalarımızı fırçalarımızı alıp.
Sabah soğuktu ama Tom mutlu ve sıcaktı, gerek yok demek ki
Sıkıntıdan korkmasına kimsenin, yaparsa görevini. (Sayfa: 10-11)
*
Tanrısal İmge
*
Rahmet Merhamet Huzur ve Sevgiye,
Dua eder herkes sıkıntılı vaktinde:
Ve şükrederler Tanrı'ya
Bu latif erdemler karşılığında.
*
Çünkü Rahmet Merhamet Huzur ve Sevgi,
Aziz babamız Tanrı'dır:
Ve Rahmet Merhamet Huzur ve Sevgi,
Onun çocuğu ve kaygısı olan İnsandır.
*
Çünkü insan yüreği var Rahmetin
Merhametin, insan yüzü:
Ve Sevginin, kutsal insan sureti,
Ve Huzurun, insan giysisi.
*
Demek ki her iklimde her insan,
Başı dardayken dua ettiğinde,
Kutsal insan suretine dua eder
Rahmet Merhamet Huzur ve Sevgiye.
*
Ve herkes sevmelidir insan suretini,
Putperest, Türk ya da Yahudi.
Rahmet, Sevgi ve Merhametin yaşadığı yer,
Tanrı'nın da yaşadığı yerdir çünki. (Sayfa: 17)
*
TECRÜBE ŞARKILARI (SONGS OF EXPERİENCE) 1794
*
Yeryüzünün Cevabı:
*
''Kemiklerimi donduran,
Bu ağır zinciri kır
Özgür Aşkı sımsıkı bağlayan
Bencil.! kibirli.!
Sonsuz yasağı.'' (Sayfa: 31)


Kesek ve Çakıl (The Clod & The Pebble)
*
Aşk uğramaz memnun etmeye Kendini,
Ne de birazcık özenir kendine;
Ama başkası için bozar keyfini,
Cehennemin yeisinden bir Cennet kurar.
*
---Böyle söylüyordu sığırların
---Ayağından fırlamış bir Çamur Keseği;
---Ama deredeki bir Çakıltaşı,
---Neşeyle şakıdı şu ölçülü sözleri.
*
Aşk sırf Kendini memnun etmeye uğraşır,
Başkasını Kendi keyfine kurban eder:
Başkasının rahatının kaçmasından zevk alır,
Ve Cennete rağmen bir Cehennem kurar. (Sayfa: 32)


Kutsal Perşembe (Holy Thursday)
*
Görülecek kutsal bir şey mi bu
Zengin ve bereketli bir ülkede,
Bebekler yoksulluğa düşürülmüş,
Soğuk tefeci ellerle besleniyor.?
*
Bir şarkı mı ki bu titrek çığlık.?
Bir neşe şarkısı olabilir mi.?
Ve bunca çocuk yoksul.?
Burası bir yokluk ülkesi.!
*
Ve hiç parlamaz onların güneşi.
Ve tarlaları kurak ve çorak.
Ve yolları diken dolu:
Sonsuz kış vardır orda.
*
Çünkü her nerede güneş parlarsa,
Ve her nerede yağmurlar yağsa:
Ne bebekler aç kalırdı orada,
Ne de yoksulluk aklı sarsardı. (Sayfa: 33)


Baca Temizleyici (The Chimney Sweeper)
*
Küçük kara bir şey karlar içinde:
Bağırıyor bacacı.! bacacı.! kederli bir sesle
Nerde senin anan baban.? söyle bana.!
İkisi de kiliseye gittiler tapınmaya.
*
Çünkü ben mutluydum çimenler üstünde,
Ve gülüyordum kışın karları içinde:
Bana ölüm giysilerini giydirdiler,
Ve bu kederli şarkıyı öğrettiler.
*
Baktılar mutluyum, dans edip şarkı söylüyorum,
Bana zarar vermediklerini düşündüler:
Dua etmeye gittiler Tanrı'ya, onun Rahibine ve Kralına,
Bizim sefaletimizden bir cennet kuranlara. (Sayfa: 40)


EK (APPENDİX)
*
Tanrısal Bir İmge (A Divine Image)
*
Bir İnsan Yüreği var Kıyıcılığın
Ve Kıskançlığın bir İnsan Yüzü
Dehşetin Tanrısal İnsan Sureti
Ve Gizliliğin İnsan Giysisi
*
İnsan Giysisi dökme Demirdir
Kızgın Dökümhane İnsan Sureti.
İnsan Yüzü damgalanmış bir Ocak
Onun aç Gırtlağı İnsan Yüreği. (Sayfa: 66)

29 Ağustos 2024 Perşembe

William Blake - Cennet ve Cehennemin Evliliği (Türkçesi: Rahmi G. Öğdül)

 

Kanıt
*
Rintrah gürler ve savurur ateşlerini ağır havada;
Derinlerde sürüklenir kıraç bulutlar.
*
Uysaldı bir zamanlar ve tehlikeli bir yolda,
Adil insan tutturdu yolunu
Ölüm vadisi boyunca.
Güller dikilir dikenlerin bittiği yere,
Ve çorak çalılıkta
Vızıldar bal arıları.
*
Tehlikeli yol yapıldı sonra,
Ve bir ırmak ve bir kaynak
Her uçurum ve mezarda,
Ve ağarmış kemiklerin üzerinde
Kızıl balçık oluşmuş;
*
Kötü kişi terk edene dek rahatlığın yollarını,
Tehlikeli yollarda yürümek ve adil insanı
Çorak iklimlere sürmek uğruna.
*
Şimdi ilerliyor sinsi yılan
İnce bir ağırbaşlılıkla.
Ve öfkeden kuduruyor adil insan
Aslanların dolaştığı yabanlarda.
*
Rintrah gürler ve savurur ateşlerini ağır havada;
Derinlerde sürüklenir kıraç bulutlar. (Sayfa: 9)
*
Yeni bir cennet başlatılıyor ve otuz üç yıl oluyorken ortaya çıkalı, Sonsuz Cehennem yeniden canlanıyor. İşte bak Swedenborg mezarın üzerine tüneyen Melektir; yapıtları, katlanmış keten giysilerdir. Şimdi Edom'un hükümranlığının ve Adem'in Cennete geri dönüşünün zamanıdır. Bakınız İşaya, Bap XXXIV ve XXXV.


Karşıtlıklar olmaksızın ilerleme olmaz. Çekim ile İtim, Us ile Enerji, Aşk ile Nefret İnsani varoluş için gereklidir.
Bu karşıtlıklardan dinsel olanın İyi ve Kötü dediği doğar. İyi, Us'a boyun eğen, edilgin olandır. Kötü, Enerji'den doğan, etkin olandır.
İyi, Cennettir. Kötü, Cehennem. (Sayfa: 11)
*
İblis'in Sesi
*
Tüm Kutsal Kitaplar veya kutsal yasalar aşağıdaki yanılgıların nedenleri olmuşlardır:
*
1) İnsanın gerçekte iki varoluş ilkesi vardır. Yani: bir Beden ve bir Ruh.
*
2) Kötü denen Enerji, sadece Bedenden gelir; ve İyi denen Us yalnızca Ruhtan gelir.
*
3) Tanrı, İnsana Enerjilerinin peşinden gittiği için Sonsuzluk içinde eziyet edecektir.
*
Oysa bunların Karşıtları Doğrudur:
*
1) İnsanın Ruhtan ayrı Bedeni yoktur; çünkü Beden denen, Ruhun bir parçasıdır ve bu çağda Ruhun başlıca giriş yerleri olan beş Duyu tarafından ayırt edilir.
*
2) Enerji tek yaşamdır ve Bedenden gelir; ve Us, Enerjiyi sınırlayan veya dıştan çevreleyendir.
*
3) Enerji Sonsuz Hazdır. (Sayfa: 13)


''Arzuyu kısıtlayanlar, kendi arzuları kısıtlanacak denli zayıf olduğu için yaparlar bunu; ve kısıtlayıcı veya Us, onun yerini ele geçirir ve isteksiz olanı yönetir.
Ve kısıtlandığı için giderek edilginleşir, sonunda yalnızca arzunun gölgesi oluncaya değin.'' (Sayfa: 15)


''Havada yol alan her kuşun beş duyunuzca engellenmiş,
Engin bir haz dünyası olduğunu nasıl bilmezsiniz.?'' (Sayfa: 19)
*
''Hapishaneler Yasanın taşları, Kerhaneler Dinin tuğlaları ile inşa edilir.'' (Sayfa: 21)
*
''Zevk döller, Üzüntü doğurtur.'' (Sayfa: 21)
*
''İnanılması olanaklı her şey hakikatin imgesidir.'' (Sayfa: 21)
*
''Tilki kendi geçimini sağlar, Tanrı ise aslanın geçimini.'' (Sayfa: 23)
*
''Yeterli olandan fazlasını bilmedikçe neyin yeterli olduğunu asla bilemezsin.'' (Sayfa: 23)
*
''Cesarette zayıf olan, kurnazlıkta güçlüdür.'' (Sayfa: 23)


''Eski Ozanlar, bütün duyulur nesneleri, onlara, geliştirilmiş ve sayısız duyularının algılayabileceği her şeyin, ormanların, ırmakların, dağların, göllerin, kentlerin, ulusların adını vererek ve bunların özellikleriyle donatarak, Tanrılar veya Dehalarla canlandırdılar.
Ve özellikle, her bir kentin ve ülkenin dehasını, kendi zihinsel tanrısının altına yerleştirerek incelediler.
Ta ki bazılarının yarar sağladığı ve zihinsel tanrıları gerçek kılmaya veya nesnelerinden soyutlamaya kalkışarak avamı köleleştiren bir dizge oluşuncaya dek; böyle başlamıştır rahiplik.
Şiirsel masallardan tapınma biçimleri çıkararak.
Ve en sonunda, Tanrıların böylesi şeyler buyurmuş olduğunu bildirdiler.
Böylelikle insanlar, Bütün Tanrıların insanın gönlünde barındığını unuttular.'' (Sayfa: 27)
*
''Algının kapıları temizlenirse, her şey insana olduğu gibi, sonsuz olarak gözükecektir.
Çünkü insan, her şeyi mağarasının daracık çatlaklarından görecek denli kendisini kapatmıştır.'' (Sayfa: 33)


''Kanısını asla değiştirmeyen kişi, durgun suya benzer ve zihnin sürüngenlerini yaratır.'' (Sayfa: 43)


''Karşıtlık Hakiki Dostluktur.'' (Sayfa: 45)


''Çünkü yaşayan her şey Kutsaldır.'' (Sayfa: 59)

Mikis Theodorakis (Μίκης Θεοδωράκης) - Yapayalnız Kalacaksın Gecenin Ortasında (Yaşamım ve Müziğim) (Türkçesi: Ahmet Cemal)

  ANILARIMIN TÜRKÇE BASIMI İÇİN * --------------MİKİS THEODORAKİS * Anılarımın Türkçeye çevrilen ilk cildine önsöz yazmaktan büyük sevinç du...